10 Mart 2010 Çarşamba

Yazmak


Ben kendimi bildim bileli yazdım.

11 yaşındayken, kardeşim okumasın diye hazirlik sınıfında yeni yeni öğrenmeye başladığım bozuk ingilizcemle yazdığım pembe günlüğüm mesela.Kilit vardı üzerinde de, bizim oğlansa söz konusu olan, değil kilit, CIA'in parmakizi şifresi olsa bir işe yaramaz.Onu durdurmanın tek yolu anlayamayacağı bir dilde yazmaktı, işe de yaradı.Hala durur.Ara ara açar bakarım, yaz tatilimi nasıl geçirmişim, kimleri beğenmişim, nerelere gitmişim..

Daha sonraları benimle birlikte günlüklerim de büyümeye başladı.Şimdi Google-Görsellerden yaptığım aramaları, o zamanlar dergilerden yapardım.Bir elbise mi beğendim, hoop, kes-yapıştır.Büyüyüp kocaman bir iş kadını olunca bu arabadan mı alıcaksın, hadi bakalım, keselim yapıştıralım, karmaya işaret edelim.Platonik aşkları vardır ya insanın o zamanlar, "bana baktı" , "beni gördü" diye yazıp durmuşum büssürü.Zannedersin Mecnun'una kavuşamadan kendini kesecek Leya son sözlerini söylüyor.Bazen görüyorum o zamanki büyük aşklarımı, şimdiki aklım olsa kalem oynatmazmışım onlar için:)

Günlüklerimin sadece bana faydası olmadı tabi.Benim buluğ çağımla kendisinin menapoz döneminin karıştığını sandığım ve o zamanlarda çok ciddi iletişim bozuklukları yaşadığım annem, "nerelere gömsem" diye günlerce düşünüp sakladığım defterlerimi allem etti kallem etti ortaya çıkarıp, okudu.Hala kabul etmez bu yaptığını, ama çok zeki kızı ince ayarlar yapardı defterlerine kimsenin farketmeyeceği.Hemen de anlardı başkasının eli değmişse.

Sadece annemden yana iş açmadı başıma yazma merakım.Orta 2 filandım sanırım, nefret ettiğim bir ders ve nefret ettiğim bir öğretmen yüzünden kitabıma yazdığım bir kaç satır not, okuldan atılmama sebep olacaktı az daha.Tamam, ben de bilmiyorum neden o kadar ulu orta yazdığımı ama kitabı ödünç verdiğim arkadaşım da maşallah kabak gibi açmış yazdıklarımı.Ağla, sızla kurtuldum atılmaktan ama bu olay bile tövbe ettiremedi beni yazma illetinden.

Şimdilerde burası var içimi döktüğüm.Büssürü yazım olmuş bu geçen zamanda.Yayınla tuşuna basmadan döktürdüğüm bi bu kadar daha yazım var aslında sizin hiç görmediğiniz.Telefonumdaki notes bölümü bile benim için yazı yazmak için bir araç.Hiç durmadan yazıyorum, yazmazsam çatlarmıyım acaba diye merak ediyorum.Yazmam için bir sebep olması gerekmiyor her zaman.Birşeyi beğenmem ya da tam tersi nefret etmem çıkış noktam olmak zorunda değil.Ya da illaki birilerine kendimi anlatmam gerekmiyor iki çift laf edip.İçimin yazası varsa kafama yolluyor zaten kelimeleri, onlar yollarını buluyorlar ben burayı açtığımda.

Peki bunu neden yazdın derseniz...Öylesine..Hoşuma gitti buralarda olmak, ondan tamamen ;)

5 yorum:

Nihan dedi ki...

Sinemciiim, bende çok seviyorum yazmayı ve aynı senin gibi bende çocukluğumdan beri günlük yazarım. Ama hiçbişey o tadı vermiyor, yani benim için. Burda geri bildirim almak müthiş, orda da özgürce yazabilmek müthiş.Aman bunu söylersem birilerini kırar mıyım diye ayrı, ailem okuyor diye ayrı, 40 kez düşünüp hiç istediğim gibi yazamıyorum vallahi :)

bokbocesii dedi ki...

Niyancım, misler gibi yepyeni, kimselere soylemeyecegin bir blog daha bu isin caresi.Shhh, soyleme kimselere.

Nihan dedi ki...

Bu arada, Sinek Sekiz benim için süper bir defter yapıyor; kapağında fotoğrafımız var ve altında da "hayat hikayemiz" yazacak.Heyecanla onu bekliyorum :)
Fotoğraflı günlüğüm olacak :)

Nihan dedi ki...

Süper fikirmiş ama yaparsam sana söylerim :)
Hatta kesin inek şaban gibi, bi tek sana söylüyorum diyip, herkese söylerim :)))
Ha haa!

bokbocesii dedi ki...

Fotografli gunluk ne guzel bir fikirmis oyle :)
Minik Sabanım, bana da soyleme:) Boyle rahat rahaaat dokul orda.Zaten muhtemelen ben seni bulurum, o zaman soylersin :)