28 Aralık 2011 Çarşamba

Dün, ben, Aylin, Pan-Am


Dün akşam evde yanlız kaldığım nadir akşamlardan biriydi. Yanılmıyorsam evlendiğimden beri bir kez sevgilim İstanbul'a iş seyahatine gittiğinde yanlız kalmıştım, bir de dün akşam iş yemeği nedeniyle ayrı düştük. Yaklaşık 10 sene yanlız yaşadıktan sonra benim için akşamları evde yanlız kalabilmek bir lüks ya da zulüm değil, normal bir durum. Böyle bir akşamda yapılacak en doğru şeyi yapıp halledilmesi gereken işlerimi hallettim, ojelerimi yeniledim, kelime avında birinci olmaya çalıştım falan filan..Eee, bir süre sonra sıkıldım, salı gecelerinin en mühim dizisi öyle bir geçer zaman kiyi açma durumunda kaldım. Ben izlemeyeli 15 bölüm filan geçmiş olmalı, değişen sadece Aylin'in saçları sanırım. Ha tabi zengin oldular, Berrin evlendi, Mete meşhur oldu, çok beğendiğim Türkü Turan diziye Nihal olarak eklendi, Osmancan 3 cm büyüdü, onlarda haberim var. Dün akşamki bölümde Murat kafasına sıktığı için Aylin'le evlenemeyen bir Soner ve onu döven bir baba bozuntusu gördük. Kan, gözyaşı, dehşet, şehvet.. ne ararsan var dizide. İnsan üzülüyor tabi böyle izleyince de, ne zamanki zavallı Aylin evlenince oturacakları eve gidip kafayı yedi, işte o an gözlerim doldu. Soner'e deli deli bakıp "evimize geldim ben" dediğinde ben "zıçarım ulan" diyip kanal değiştirdim. Yeni evlendim diye heralde, bitirdi beni. Bir daha da izlemem. Yaprak dökümü gitti ÖBGZK geldi. Zaten Osman büyüyünce seri katil olacakmış, sonu da belli. Böyle bir aileden dünyayı kurtaran adam çıkmazdı zaten. Soner'le Aylin'i de cok yakında Bakırköy'de aynı koğuşta görürüz. Süleyman da ilaçlarını getirir götürür filan. Yanlız o şerefsiz Ali Kaptan nasıl oldu da hala bu kadar ailenin içinde anlayabilmiş değilim. Birini öldüresiye dövdü, öbürünü evden attı, bir başkasını ailesinden kaçırıp sakladı, eski karısına tecavüz etti, hamile bıraktı, tehdit etti, dayak attı, kadının kocasını vurdu...eee adam öldüğüyle kaldı. O yakışıklı Hikmet Karcı'nın paralarını katili olacak herif yiyor. Anlamadım ben bu işi. Sırf Hikmet Bey'e olan saygımdan izlemek istemiyorum bundan sonra olacakları.Ayıptır.

Sonra kafam dağılsın diye başka bir diziye sardım. Yayınlandığını biliyordum ama denk gelememiştim; Pan-Am. 2. bölümünü izledim, gayet de başarılı buldum. Yorumlar birinci sezonun sonuna doğru sapıttığı yönünde ama biz alışkınız sapıtmış senaryolara. Bknz ÖBGZK. O bitti, yeni takıntım Necessary Roughness'a takıldım. Bütün bölümlerini kaydeder haldeyim. Çok birşey beklemeyin, size ilginç gelmeyebilir ama bana çok samimi geliyor. Dizinin sonlarına doğru bol alkol ve bol sigara kokusuna eşlik eden isli mangalda pişmiş et kokusuyla birlikte sevgilim eve geldi de beni gerçek dünyaya geri getirdi. Tam yatacakken Kuzey Güney başlamıştı ki, bir geceye bu kadar dizi karakteri yeter diyip izlemekten vazgeçtim. Kuzeyin anasına bu akşam pilates dersimden sonra söveceğim.

Görsel, anladığınız üzere Pan-Am. Sol baştaki Barbie nişanlısını kocası olamadan düğünde bırakıp hostes olmuş, yanındaki aslında Fransız, çok yakında kaptana yazdı-yazacak, onun yanındaki kendisine sarkıntılık eden herifi çatalla yaralamış (oh olsun), onun yanındaki Barbie'nin ablası, casus masus bi işler karıştırıyor ama anlamadım, du bakalım.

23 Aralık 2011 Cuma

It's friday



Yeni değil.Daha önce paylaşmış olmalıyım ama öyle güzel ki dayanamadım.

Renk;En sevdiğim..

20 Aralık 2011 Salı

Mimim var haaanım

Mell'in çöplüğü mimlemiş beni. Yeni yılın bana getirmesini istediğim 12 dileği evrene postalamam gerekiyormuş. Noel Baba için kolay lokmayım bu defa. Ayakkabı desem, dünyanın en güzel gelin ayakkabılarını giydim sevgilim sayesinde. Yeni bir ayakkabı her daim lazım, şöyle fıstık gibi bir Louboutin mesela.Bilmem, olur bi ara.Iphone , Ipad falan..dogumgunum cok seye kadir, bilmem anlatabiliyormuyum :) Ev desek, araba desek..hmmm...var tabi , herkes ister klasik bir Aston Martin ya da bir taş ev, şöyle kocaman avlulu.Bekleyebilirim, acelem yok.
Ben bir değişiklik yapayım Mell de kabul ederse ve dilemektense şükredeyim benim olanlara. Evrende bir yer açılsın ve hepiniz aradığınız aşkı bulun mesela, olur mu?

Ben çok şanslıydım 2011'de çünkü çok yakışıklı, sevgi dolu, beni çok seven, aklıma her geldiğinde kalbimi titreten bir sevgilim var.Çok şanslıydım çünkü mavi gözleriyle baktığı yeri delip geçen bu adam artık benim kocam. Çok şanslıydım çünkü hayal ettiğimden de güzel pembe bir nişanımız, rüyalarımın çok ötesinde bembeyaz bir düğünümüz oldu, tam da çocuklarımıza anlatabileceğimiz gibi. Çok şanslıydım çünkü sıcacık bir evimiz oldu, her gün işten çıkıp koşarak gitmek istediğimiz. Çok şanslıydım çünkü etrafımda bana sıcacık bakan insanlar sayesinde doğumgünümde 4 ayrı pasta üfledim, 4 ayrı dilek diledim.Çok şanslıyım çünkü beni çok seven, bana kendimi bir prenses ya da kendi değimleriyle kızıl saçlı bir melek gibi hissettiren ve bunu her daim söyleyen muhteşem bir annem ve muhteşem bir babam, adı aklıma geldiğinde kokusu burnumda tüten bir kardeşim var. Çok şanslıyım çünkü ailemiz büyüdü, kocaman oldu.Beni kendi çocuklarından ayırmayan, her zaman kızım diye seslenen çok iyi kalpli bir annem ve babam daha oldu. Çok şanslıyım çünkü sözümde, nişanımda, bekarlığa vedamda...her adımda yanımda olan, beni çok seven ve bana kendimi çok özel hissettiren canım arkadaşlarım var.

Ancak tek bir dileğim olabilir; sağlıklı , mutlu, huzurlu, hep birlikte geçireceğimiz, eksilmeden artacağımız,sevgi dolu, aşk dolu güzel yıllar.

Benim kullanmadığım 11 dileğimi evrene göndermek isteyenler...mim sizindir ;)

14 Aralık 2011 Çarşamba

Carey

Ben Carey Mulligan kardesimizi pek sevmem. Bana, çok beğendiğim Michelle Williams'ın herhangi bir kopyası gibi gelir hep. Ne alaka demeyin , ben zaten olmadık insanları olmadık kişilere benzetirim.

W kapağına baktığımdaysa bambaşka bir Carey gördüm.Makyaj, kostüm, bakışlar, ışık, fotoğraf..herşey muhteşem değil mi?

12 Aralık 2011 Pazartesi

Bugün benim doğumgünüm

Valla kutlayın diye yazmıyorum ama önemli bir gelişme yani.

Düğün ve öncesinde hem kankilerimi hem ailemi, herkesi çok yormuş olduğumdan süprizsiz sakin bir doğumgünü istemiştim ama sevgilim sağolsun, şenlikler ve muhteşem hediyelerle kutluyoruz.Çok güzel bir yıl olsun, sağlığımız huzurumuz yerinde olsun, hep birlikte olalım gerisi boş.Bir arkadaşım doğumgünümü kutlarken aşık olduğun kocanla bu ilk doğumgünün, daha ne olsun demişti.Gerçekten daha ne olsun :)

Bi de şunu izlermisiniz? Yemek sepeti muhteşem değil mi?

Yukarıda gördüğünüz güzelim cupcake de Mutlu Dükkan'dan.İzin almadım ama öyle güzel ki,dayanamadım.

9 Aralık 2011 Cuma

It's friday



2012 Moon Phase Calender by Irwin Glusker

8 Aralık 2011 Perşembe

Fakirim ama umudum var



Miss at la Playa da çok ilginç olan bu eşleştirmelere denk geldim.Tüketim toplumuyuz falan da, bazen parayı nereye harcayacağınız da mesele. Paran mı var derdin var ın görüntülü örneği olsa gerek. Hiç üşenmeyin, büyütün görseli. Mevzu çok ilginç. En çok gözümüze çarpanlardan biri mesela; Mini Clubman mi? Mcqueen mi? Çoğumuzun sınırlı bütçelerimizle cevabı Mini olacakken, hayatının "bizden kolay" olduğunu tahmin ettiğim, kıyafet ve ayakkabıları için oda değil ufak çapta bir ev yapmak zorunda kalan şanslı azınlık için cevap tam tersi de olabilir. Belki aranızdan bazı fanilerin cevabı Mcqueen olacaksa da, konu gerçeğe dönüştüğünde koşa koşa Mini'nin koltuğuna oturacaklarına eminim, ben dahil. Bir diğeri; bir yanda toz pembe, klasik, olan ya da olması muhtemel kızınıza/gelininize yatırım Prada çanta, diğer yanda herkesin görmek isteyeceği büyülüüüü şehir New York'a gidiş dönüş bilet.Mesela bu benim için zor bir tercih. Prada çanta çok güzel, tamam kabul ama ben yay burcuyum. Gezmek tozmak benim için daha değerli olabilir bu noktada. Hem zaten "ben New York'tayken" diye de çocuklarıma anlatabilirim, o da bir nev'i miras değil midir? Bir alttaki; Lanvin'in kuğu misali ipek elbisesi mi Yamaha piyano mu? Cevap çoğunuz için çok net değil mi? Piyano. Hadi ordan. Kaçımız piyano çalabiliyoruz? Ha, ders almak için de paranız varsa no problem.Zira elbiseyi seçerseniz tek derdiniz kilo vermek olacak ki aç kalacağınızdan mütevellit, emin olun kara bile geçebilirsiniz. Hadi bakalım, 18 karat tasarım altın kolye mi, Paris'in efsane oteli Ritz'in en lüks odasında bir hafta mı? Cevap veriyorum; kolye. Ama bir şartla. Benim boynum incedir. Kolyeyi biraz kısaltırsak sanırım Ritz'de bir iki gece kalabilirim. Bence güzel anlaşma. Hatta aynı anlaşmadan bir tane daha yapmak istiyorum. Stella McCartney paltoyu blazer haline getirip Chateau Marmont'da bir gece kalmak istiyorum. Olmaz mı? Bir yukarı çıkacak olursanız Elisabeth Taylor'ın o güzelim mücevher koleksiyonu için nelerden vazgeçtiğini görebileceksiniz. Tabiki o mücevherlerin hepsi ya da çoğu hediye idi ve kendisinin mücevherlerin çoğu Bvlgari idi ancak bu Tiffany mor safir yüzük de onların ufak kardeşi olabilecek düzeyde. Eğer Liz'in mücevherlerinin her birini burada göreceğiniz üzere Harvard'da bir ya da bir kaç MBA ile eşleştirseydik, dünyanın en kültürlü insanından ve akademik olarak çok ciddi düzeyde olan CV'sinden bahsediyor olabilirdik. Harvard'da MBA her kariyerlinin rüyası olsa da o morun güzelliği ve onu çevreleyen ışıl ışıl pırlantalar da çok cezbedici gerçekten. Son ikisi nispeten kolay.The kooples olsa da(ki benim için çok bir şey ifade etmiyor) bir eteğe böyle bir para vermektense Iphone'u yeğleyeceğim aşikar. Özellikle yere düşürdükten sonra cenazesini kaldırdığım caanım ayfonuma bu kadar hasretken, ekranında yer isimleri yazan çok eski bir Nokia ile 16 aralıkta gelecek Iphone 4s'i beklerken. Evet çok subjektifim şu an. Olmasaydım da eteği sseçmezdim zaten. Ayrıca o Iphone un fiyatının Türkiye'deki Iphone'lara oranıyla biz o eteğin her bedenini, üzerlerine bluzları ve ayakkabılarıyla satın alabiliriz. Sonuncusu; the Row güneş gözlükleri mi Canon SLR mı? Ne kolay, SLR tabiki. 3 kuruş para koyar bir solar filtre alırım, gözüm kadrajda gezerim, yine de bu kıyaslamadan o gözlükle çıkmam.


Zenginin parası züğürdün çenesi tabi ama sayısal falan oynuyoruz, hiç belli olmaz bence. Bir gün beni de Moda ve Sosyete'nin kim ne giymiş konulu postlarında görebilirsiniz ;)

Bazı akşamlar daha güzel diğerlerinden..



Tam demişim içimden "bi tane de Melo atsa.." Sanki duydu beni de attı. Ahhh ne güzel bir geceydi.Artık lideriz, haydi bakalım.

5 Aralık 2011 Pazartesi

Kurabiyegillerden

Bakmayın duyurduğuma, biri benim onların..

Kurabiyegillerden sevgi ve mutlulukla merhaba..

Photo-Photo

Photoshop tan hiç bir zaman çok hazetmedim.Dozunda olanlara lafım yok da bu nedir??

Gençliği anorexia ve benzeri 21. yy hastalıklarından korumak için bir fotoğraftaki photoshop oranını gösteren programlar yazılmaya başlandı.Bak yavrum, onlar da aslında senin gibi fani, elf falan değiller yani..diyebilmek için.

Durum vahim

1 Aralık 2011 Perşembe

11

Çok farkındayım tembel olduğumun.Tembel değilim aslında da blog la ilgili bir duraksama dönemindeyim sanırım.Eskiden herşeyi yazasım gelirdi, şimdi azaldı.Yüzeysel şeylere eskisi gibi ilgi duymamaya başladım galiba.Okuduklarıma da yansıdı bu.Daha dikkatli okuduğum bloglardan bazılarında sıkılır oldum.Sürdükleri oje rengi, giydikleri kazağın 15 farklı açısını gösteren fotoğraflarla dolu postlardan sıkılır oldum. Kendim de değişiyorum diye mi acaba? Çizme çok severdim mesela.Büssürü çizmem var.Her gün giysem bıkmazdım.Şimdi çizme göresim yok. Kısa botlarım olsun istiyorum, bilekte bitsin, orda kalsın.Ugg larımı da maksimumda kıvırıp giyiyorum zaten.Daral geliyor bana onlar yukarı çıktıkça.

Ben her sene doğumgünümde yeniliklerin beni bulacağına inananlardanım.Doğumgünlerini kutlamayanları anlamam mesela. Benim için önemlidir. İllaki havai fişekler değil ama bir farklılık olsun isterim o gün. Yeni bir elbise, benim için düşünülüp alınmış herhangi bir hediye, mesela ben seviyorum diye bir buket sarı gül.Böyle günlerde ise mecburiyetten orada olan insanlara ise hiç katlanamıyorum mesela.İş toplantısına gider gibi beni hiç düşünmeden hamburgerciden hamburger alırmış gibi alınan hediyeleri de sevmiyorum.Hiç alınmasa daha iyi öyleleri.Beni çok üzüyor laf olsun diye alınmış hediyeler.Sadece gelsin o insanlar eğer benimle olmak istiyorlarsa, fazlasını da yapmasınlar istiyorum.Benim çok özenerek aldığım bir hediyenin asla maddi olmayan ve tamamen maneviyatla alakalı karşılığını görememek çok sıkıntı verici bence. Yine de güzel şey şu doğumgünü denen şey. Oysa bir yaş daha alıyor insan, üzülmek lazım. Üzülmüyorum ki..bence her yaşın ayrı güzelliği var:) Çok merak ediyorum 10 sene sonra nasıl olacağım nerede olacağım neler yapıyor olacağım. Hep iyilikler hayal ederek söylüyorum bunları tabi.İnsan hiç kötüyü düşünmez ki.10 gün sonra da , 10 yıl sonra da, etrafımda hep güzel insanlar olsun mesela. Temiz kalpli, iyi yürekli, belki biraz naif ama çok merhametli. Bana bir şeyler katan insanlar olsun hep. Her gün yeni birşeyler öğreneyim, öğrendikçe büyüyüp çoğalayım. Bana bakınca aklından geçenleri yüzüme söyleyemeyen herkes pıtır pıtır düşüp gitsin dallarımdan.

Çok akıp gitti yazdıklarım.Bozmadım.Aslında şuydu demek istediğim; aralık ayını ben çok severim.Ben yay burçlarını da çok severim çünkü aralık benim ayım, çünkü ben yay burcuyum.Doğumgünüme 11 gün var.11 güzel bir rakam, çok güzel hem de..