27 Ekim 2011 Perşembe

Zaman



Zaman cok hızlı akıp gidiyor.Felaket felaket ustune ulkem icin.Yardım yapın diye bas bas bagırıyor herkes.Peki ya ben? Ben de yaptım tabiî ki “yardım”ımı.Bugun size yarın bize mantıgıyla değil ama.İnsan bencil bir iç hissiyatla bize hiç olmasın istiyor.Zaman zaman kendimi düşünürken buluyorum; annem ve babamdan 45 dk uzakta yaşıyorum.Böyle bir şey başımıza gelse ne yaparım? Hemen atlar arabaya giderim diyorum.Peki ya gidemezsem? Ya ulaşamazsam? Ya da o büyük İstanbul depremi var ya anlatılıp durulan, beklenen, çağırılan..Kardeşim geliyor aklıma.Etiler yıkılmaz ki diyorum sanki garantisi varmış gibi.Ona ulaşmak daha zor olur heralde.İnsanın canının parçası bu kadar uzaktayken o uzağa ulaşamamak öldürür insanı belki de.

Zaman demiştim..akıp gidiyor gerçekten.Yardımlar gün be gün büyüyor.Benim yardımım AKUT’a.Onlara güveniyorum neden bilmiyorum.Ben böyle sebepsiz güvenirim bazı insanlara.Elektrik desem değil, bakış desem değil.Hissiyatla alakalı.Kızılay da var tabi orada çalışan ama güvenmiyorum işte onlara.Sebepsiz diyemeyeceğim, beceriksiz buluyorum kendilerini.Ellerinde var olanı da kullanmayı beceremiyorlar bence.Vardır bir acıklamaları bu savıma karşılık tabiî de, gerçekçimidir bilinmez.Etrafta deliler gibi yardım toplanırken, koca koca şirketler 1 milyon TL, 2 milyon TL bağışlıyoruz diye bir kerede söylerken, ben utanıyorum devletim adına.Devlet üzerine düşeni yapmadığı için biz maaşlarımızdan arttırıp gönderiyoruz bir yerlere de,nerde o deprem vergileri onu merak ediyorum.

Zaman demiştim..akıp gidiyor gerçekten.Aylarca uğraştığımız düğünümüz bitti, neredeyse bir aydır evliyiz.Evliliği büyütmemeye çalışıyorum ben.Adımı soyadımı hala eskisi gibi söylüyorum, sonra durup düşünüyorum; Bu değil ki artık benim adım.Facebook’ta koşa koşa adını soyadını değiştirenlerden değilim yani.Ev halleri deseniz 1 değil 2 kişiyim artık evimde.Gerçi evim diyemiyorum hala tam olarak.Orası sevgilimin yalnız yaşamak için hazırlık yapıp sonra bir sebepten yaşayamadığı sonra da biz evlenmeye karar verince komple değişen bir yer hala benim için.Hala sevgilimin evi yani.Eskiden poker odası olan yer artık misafir yatak odası mesela :) İşten çıkıp eve gitme fikrini düşündüğümde kendi evim geliyor hala aklıma.Çok da severdim evimi.Bir fotoğraf bile çekmemişim evimi boşaltırken.Cam kenarında duran, yağmur yağarken oturup çay içmeyi hayal ettiğim beyaz koltuğum artık pembe haliyle yatak odamızda.Böyle ufak hediyelikler aldım kendime işte yeni eve geçerken.Yeni ev demeyi bırakmam içinse sanırım burası kimin evi diye uyanmamam gerekiyor.Galiba o da olacak yakında.Mutfağa daha hakimim mesela artık.Yemeğe ilk misafirim Aslım beni görünce inanamamıştı.Kendi evinde atom karınca gibiydin kızım, nooldu sana? Diye sormuştu.Yine atom oluyorum galiba Aslı :) Evliliği büyütmüyorum kafamda dedim ya, sevgilimle aynı evde yaşama keyfini dış dünyaya onaylatan bir akit diye bakıyorum kafamda mevzuya.Eskiden de haftaiçlerim pek hareketli değildi.Spor yemek TV şeklinde geçip giderdi.Şimdiki hali ise ufak değişikliklerle de olsa aynı.Çok sevdiğim pilates hocam Amerika’ya taşındığından eski pilates günlerime ara vermiş durumdayım.O gitmeseydi de ben o pilatese gidebilirmiydim onu da bilmiyorum gerçi.Yemek desen eskiden domatesli makarnayı çorba kasesine koyar TV karşısında takılırdım.Şimdi hangi Amerikan servisi koysak, dun yemekte bu vardı bugun bunu yapsak, mutfakta yemesek salona geçsek de maçı izlesek şeklindeyim.TV de bir değişiklik yok.Aaaa pardon..benim 15 yaşındaki Sony’im yok artık, kocaman bir LCD var.Fark bu.Benim evlilikten anladığım fark televizyonun değişmesi kadar basit.Hiç kavga etmeyen bir çiftin evlendikten sonra sesini yükseltmeye başlamasını anlamıyorum mesela.Ya da annesinin evindeymiş gibi davranan, yemektir, çamaşırdır, bulaşıktır ıvır zıvır her şeyi evdeki yeni hizmetçisine yüklemeye çalışan beyleri de anlamıyorum.Eskiden neyse hala o benim için hayat.Eskiden ailem vardı dayanağım, şimdi sevgilim de var.

Zaman demiştim..akıp gidiyor gerçekten.Keyfini çıkarın.Tek olsanız da, iki olsanız da.

21 Ekim 2011 Cuma

It's friday


Bıçak, kemik, bayrak, yan gelip yatmalar,intikam falan..
Banttan verin bence artık demeçlerinizi.Yorulmayın.

Hepimizin başı sağolsun.Bu son olsun.

20 Ekim 2011 Perşembe

Emel Gözde Becerikli

bir dönem bahar korçan'ın yanında asistanlık yapmış, eib moda tasarım yarışmasında 1. olmuş, ardındaki bunca başarı ve tecrübeyi oldukça erken yaşta kazanmış olması dikkat çeken genç ve yaratıcı moda tasarımcısı. ileride isminin sıkça duyulacağı kesin.yeditepe üniversitesi güzel sanatlar fakültesi moda tasarım bölümünde burslu okumaktadır.

diye anlatmış ekşisözlük Gözde'yi.

Burada Gözde'nin EİB 1.liği olan tasarımları var.

Bir gün çok özel bir gecede giyeceğiniz elbiseyi o tasarlayacak ya da her gün bıkmadan usanmadan giymek isteyeceğiniz bluzu pantolonu..Ama Gözde'nin bu günlerde aşması gereken ufak bir sorunu var.Sizin de yardımlarınızla bu eşik daha kolay geçilecek.

Gözde’ye birkaç yıl önce kanser teşhisi konmuş. O günden beri 5 kez ameliyat olmuş. Yeniden nüksetmiş, bu kez doktorlar Amerika’dan gelen bir ilaç tedavisine başlamayı önermişler. 2 doz, her bir dozu 21bin lira tutuyormuş. Bakanlık bir kısmını karşılıyormuş. Ancak 2. Parti için 21 bin lirayı lirayı toparlamak aile için mümkün görünmediği için bir kampanya başlatmışlar.

Size de anlatmazsam kendimi eksik hissedecektim.Belki bir yardımınız dokunur, ne dersiniz?

Yapı Kredi Bankası , Moda Şubesi
Hesap no : 35823569
Iban no : TR37 0006 7010 0000 0035 8235 69
İsim: Nimet Becerikli , Hüseyin Atilla Becerikli

14 Ekim 2011 Cuma

It's friday



Balayımız nerede dersiniz? :)

13 Ekim 2011 Perşembe

Düğünümüz ve biz...



Malumunuz 1 ekim buyuk gundu ve ben evlendim.Cumle alemin gozu aydın.Artık hayata dondum.Sevgilimle ikimiz de arkadaslarımıza birbirimizden habersiz “son kale düştü” diyormusuz.Bu da ayrı komik.Sweet surrender diyelim daha cok ;)

Evlilik teklifi aldıgım 5 subatı yazarken blogum evlilik blogu olmayacak demistim ama kralı oldu maalesef.Buyuk konusmusum.Kafanızda baska hic birsey olamıyor bu hazırlıkları yaparken.Siz istediginiz kadar kacın, ruyalarınızı bile esir alıyor.Bizim stresimiz son haftaya kadar pek olmadı.O stres de tamamen “ulan nereye oturtucaz bu insanları” durumuydu.Cunku her tarafından medeniyet fıskıran yuce Turk halkı son gune kadar dugune tesrif edip etmemeye karar veremedi ya da “katılamayacağım” diye bildirdiği kararını düğünden bir gün önce “şaka yaptııııım, geliyoruuuum ahahahah” şeklinde değiştirmeyi kabul edilebilir sandı.Perşembe sabahı ben kahvaltıdan avaz avaz ağlayarak kaldığımdan ve artık biz kendimizden geçmiş olduğumuzdan bir masayı boş bırakarak “zıçarım ulan” moduna geçtik.Bir de tabi bu ev yerleştirmeler falan son hafta sizi sokak çocuğuna çeviriyor.Şahsen ben yorgunluktan çökmüş göz altlarım, 3 haftadır manikür görmemiş ellerim ve gelinliğimde çok özendiğim dekoltemi neredeyse boş bırakacak kadar küçülen göğüslerim ve verdiğim kilolarla tamamen benlikten çıkmıştım.Son 3 günü sadece uyuyarak geçirip taş gibi bir gelin olacağıma yemin etmiştim ama ancak son gün o moda girebildim.Keseydi masajdı derken hoşaf kıvamında kendimi oradan oraya sürükleyip ertesi gün evlenmek üzere gerekli enerjiyi toplamıştım.Bir çok gelinin aksine son gece gayet güzel uyudum.Pardon son gece demek yok, babam çok kızıyor, artı bir olarak geri döndüm diyelim.Bütün fasa fisoyu, dertleri, tasaları her şeyi bir kenara bırakıp size düğün günümü anlatmak istiyorum sadece.Olur mu?

Sabah saat 8..annem başımda “amanda benim gelin kızııııımmmmm,hadi uyan annecim geç kalıyoruz”.Ulan daha çok var falan derken duştayım.Saçımı bile kurutmadan günün anlam ve önemine uygun beyaz bir elbise giyiyorum ama ayaklarıma babet giyip donduğumdan domuzcuklu pofuduk patiklerimi geçiriyorum.Gelin olabilirim ama üşüyorum, çekmesinler ayaklarımı.Heyecanım yok, iyiyim.Pek tabiî ki annem benden bin kez daha panik.Kahvaltıda bana yumurta yedirmeye çalışıyor.Bütün gün aç kalacakmışım,tutarmış.Öyle olmadığını ilerde anlatacağım.Kuaföre 9 da evde ol demiştik.Saat 09:10, annem kuaföre saydırıyor.Ama asıl sıkıntımız kuaför değil.Benim yana yakıla istediğim makyözüm düğünümden önceki 2 hafta Amerika’da tatilde olduğundan, düğünümün günü sabaha karşı 2 de İstanbul’da olacak ve ilk uçakla İzmir’e gelecek.Teoride her şey güzel de..peki ya gerçek? Ya rötar olursa? Ya uçak düşerse? Gece yatmadan uçağın ineceği saati internetten kontrol etmişim de yatmışım ama aramak lazım.Saat 9’da kendisini arıyorum tırsa tırsa.Hayır, bi de gelemezse annemin çenesinden bir ömür kurtulamam.Kızcağız açıyor, kahvaltı ediyormuş, birazdan gelecekmiş.

Saat 09:30..yer benim odam.Büyük aynanın önünde rahatça bir sandalye.Ayağımda domuzcuklarımla kuaför saçıma fön çekiyor.Bu arada kapı hiç durmuyor.Her gelen önce benim odama gelip beni o insanlıktan çıkmış cadı saçlarımla görüyor.Daha da güzeli fotoğrafçı ve kameraman da bu muhteşem anı kaçırmak istemiyor.Odamda metrekareye 5 insan düşüyor.Benim saçlarımı sarıp kuaför annemin saçlarını yapmaya başlıyor.Makyöz de makyajıma başlıyor.Karşımda 10 çift göz bizi dikkatle izliyor.Işıl ışıl peri kızı gibi bir makyaj istiyorum.Bitince ilk önce kardeşime göstermeye gidiyorum.Bu mevzulardan çok anlayan dallama kardeşim “Japon garıları gibi olmuşsun” diye lafı yapıştırıyor.Öylemiyim lan? Kafam hala sarılı ve kocaman, ondandır.Neyse saça devam.Ensede havalı bir topuz istiyorum.Tam topuzuma başlandığı sırada kızlar geliyor.Sabahın köründe saçlar yaptırılmış, makyajlar yaptırılmış.Üçü de bir içim su, tepemde dikiliyorlar.”Olmuş mu?” diyorum.”Şimdi söyleyin ya da hep susun” diyorum.Ki bu noktada bir parantez açmak istiyorum.Bitmiş bir olayın arkasından keşke şöyle yapsaydın diyenlere çok fena sinir oluyorum.Ağzının ortasına bir tane yapıştırasım geliyor.Olmuş bitmiş artık.O güne geri dönüş yoksa konuşmayacaksın.In other words; şaapılmış dötün davası olmaz.Bu kadar.Ne diyordum? Hah..Güzelmişim, öyle diyorlar.Ay bir mutlu oluyorum.O an çişimin geldiğini hatırlayıp duvağımı takmaya hazırlanan kuaföre bağırıyorum.”Koş çabuk” diyor bana.Koşuyorum geliyorum hazırım.Tam duvak takılırkeeeeen kapı çalıyor.Hiii!!!! Damat gelmiş L Bittim ben.Hazır değilim.Mahvoldum.Avaz avaz bağırdığımı hatırlıyorum “kimse yukarı gelmesiiiiiiiin” .Zaten kapıda nedimelerim nöbet tutuyor.Kimse gelemez.Duvağım takılınca kuaförü kapı dışarı ediyoruz.Büyük an; gelinlik giyilecek.Odada 3 nedimem, çocukluk arkadaşım, teyzem ve halam var.Çamaşırlarımı değiştirmem lazım, “herkes arkasını dönsüüüüün”.Bir yerden sonra bunlara gına geliyor “bizde de var ulan” diyip dönüyorlar.Bugüne kadar yatılı okumama rağmen kimselere göstermediğim sansürlü bölgelerimi görüyorlar sağolsunlar.Sonradan totoma 10 numara not veriyorlar ama ben bir daha böyle bir anı tekrar yaşamak istediğimi hiç sanmıyorum.Gelinlik yere konuyor, içine de tarlatan yerleştiriliyor.Bir hamlede o deliğin içine atlamam lazım.Beceriyorum.Sonra yavaş yavaş gelinlik yukarı çekiliyor..Bu saydığım 6 kişi sırtımdaki 35200 tane düğmeyi iliklemeye çalışıyor.Bu noktada gelin olacaklara önerim damadın gece sarhoş olmamasına çok dikkat edin.O düğmelerin bir de açılması gerekli.Sonra gelinlikle uyuyabilirsiniz.Artık hazırım.Damadı yukarı gönderebilirsiniz.İçsel bir hisle gelip beni odamdan almasını istiyorum.Sevgilim yavaş yavaş yukarı geliyor.Ayak seslerini duydukça heyecandan kalbim ağzımda atıyor.Sonunda kapıda beliriyor.Gözgöze geliyoruz.Bilmiyorum beni beğendi mi ama sevgilim her zamankinden 1000 kat daha yakışıklı.Bembeyaz smokini çok yakışmış.Askılarını da takmayı unutmamış Sadece yaka çiçeğiyle anlaşmakta biraz zorlanmış, çünkü ben ona sormadan gül olan yaka çiçeğini orkideyle değiştirmiştim J Artık hazırız.Yavaş yavaş koridordan yürüyüp merdivenlerden iniyoruz.Aşağıda alkış kıyamet.Kafamı kaldırıyorum, önce kardeşimi görüyorum, dağılmış, çenesi titriyor.Sonra babamı görüyorum ağlamaktan şişmiş, mutfağa kaçıp duruyor.Annem deseniz zaten sabahtan beri ağlıyor.Hemen kafamı çeviriyorum, eğer kendimi bırakırsam bütün gün toparlayamam.O gücü kendimde nasıl bulduğumu ben de bilmiyorum ama bir şekilde kendimi zaptediyorum.Babamla, kardeşimle, annemle sıkı sıkı sarılıyoruz.Kardeşim “ben sana sonra sarılacaktım” diyor.”Ben şimdi sarılmak istiyorum” diyorum.Kapıdan çıkmaya hazırız.Alkış kıyamet apartmandan çıkıp arabaya biniyoruz.Daha doğrusu beni gelinlikle arabaya sokuşturuyorlar.Benim kabarık bir gelinliğim olmamasına rağmen SATC2’de Carrie’yi arabaya bindirirken Anthony’nin söylediği gibi; kremayı iğne deliğinden geçirmekten farksız.Bir de arabada oturma kısmı ayrı dert.Her tarafınıza ayrı bir şey batıyor, duvağa yaslanmamaya çalışıyorsunuz, kendinize dikiz aynasından bakmaya çalışıyorsunuz, göremiyorsunuz, sinir oluyorsunuz.Saat 13:00..ben, gelinliğim ve arta kalan yerde sevgilim Alaçatı’ya doğru gidiyoruz.Fotoğrafçımız güzelim ayakkabılarımla beni o taş sokaklarda yürütmeye kararlı.Bir de o gün pazar var, müthiş.Kimsenin olmadığı bir sokağı bulup arabadan iniyoruz.Uzunca bir süre “kolunu şöyle koy…sevgiline bak…hah tamam…gülümse” şeklinde takılıyoruz.Offf benim karnım çok açL Benim bildiğim gelinler acıkmaz, çişi gelmez hatta nefes almaz.Bu ne şimdi? Aç bilaç çalışmaya devam.Oradan başka bir sokağa giriyoruz.Sonra bizi gören bir ev sahibi evine davet ediyor, onun bahçesinde çekim yapıyoruz.O da “ayy ayyyyy evime gelin geldi Nermiiiin, ayyy çok güzeeeel” diye avaz avaz telefonla konuştuğu kişiye bizi anlatıyor.Oğluyla beraber çekimlerimizi izliyorlar.Kapıdan çıkarken “ayakkabının altına adımı yaaaz” diye bağırıyor.”Ulan bi çocuk vardı içerde ama..ıııı” derken çok uzatmıyorum artık; “yazarım tabi merak etmeyin hıhıhı”.Yeniden arabadayız.Artık otele gitmemiz gerek.Nikahımıza 2 saat var.Yolda sevgilim oteli arayıp odaya tost istiyor.Çünkü ben artık açlıktan ölmek üzereyim.Yolda sevgilimin abisinden MMS ler geliyor.Salon çok güzel olmuş.Ama tabi biz mokunu çıkarmazsak olmaz.Otele gidince ilk iş salona gidip görüyoruz.Artık içimiz rahat, odamıza çıkabiliriz.Odada tostu 1000 kucuk parcaya ayırıp tabagı bana uzatıyorlar.Ben gayet rahat uclu koltuga kurulmus, kucagımda tost tabagı, yanımda patates kızartması sevgilimden onun tostundaki tursuları isteye isteye kocaman tostu bitiriyorum.Artık daha iyiyim.Resepsiyona kesin talimat verilmis, oda numaramız asla kimseye soylenmeyecek.Yine de bir kac istisna yapıyoruz.Mesela nedimelerim olmadan olmaz;) Halamı da odaya çağırıyoruz ki darmadağın olmuş gelinliğimi düzeltsin.Sevgilim de bu arada sabah aceleden giydiği lacivert çoraplarını siyah olanlarla değiştiriyor J

Saat 16:15..nikah için odadan çıkıp asansöre biniyoruz.Nikah alanı otelin dışındaki kongre merkezi.Kimse görmeden kapıdan arabaya binip servis asansöründen kongre merkezinin 2. Katına çıkıyoruz.Bizi bir odaya alıp bekletmeye başlıyorlar.Sevgilim heyecandan bayılmak üzere.Ben nasıl oluyorsa şu an bunları yazarken bile çok heyecanlanmama rağmen o an çok sakinim.Fotoğrafçı yine fotoğraflarımızı çekiyor.Duvağımı kapatıp bizi kapının önüne alıyorlar.Önümüzde çift kanatlı bir kapı.İki kişi iki yanda kapıyı açmaya hazır.Sonunda şarkımız duyuluyor.Somewhereee over the raiiinbooow… dediği an sevgilim “açın” diyor.İki kapı aynı anda açılıp biz kocaman bir kalabağı tepeden görüyoruz.Herkes bize bakıyor.Müthiş bir alkış.İlk adımımı atıyorum, çaaaattt…ayakkabımın parkenin arasına sıkışıp ayağımdan çıkıyor.Aklım çıkıcak yerinden, herkes bize bakıyor….”ayakkabım..ayakkabıımm” diye çığlık atıyorum.Arkamızdan gelen otel yetkilisi kadın olmanın da getirdiği bir hisle olsa gerek ayakkabımı yerden çıkarıp önüme atıyor.Nasıl olduğunu bilmiyorum ama o gelinliğin altından ayakkabıyı bir kerede giymeyi beceriyorum.Benim bu delirdiğim anlarda misafirlerin hiç bir şey anlamadığını ise sonradan öğreniyoruz.Önümüzde yavaş yavaş inmemiz gereken yaklaşık 50 basamak var.Düşerim diye ödüm kopuyor.Bir elimde çiçeğim, sevgilim diğer elimi sıkı sıkı tutuyor.Ufak kızlar önümüzde çiçek atacaklar.Bembeyaz elbiseleriyle melek gibiler.Sevgilimin yeğeniyle gözgöze geliyorum.Bakakalıyor bana.Öyle güzelki..Biz yavaş yavaş inerken onlar da beyaz halıyı yarılamış durumdalar.Ağır adımlarla iki yanımızda oturan akrabalarımızın, sevdiklerimizin, arkadaşlarımızın alkışları arasında o yolu tamamlamaya çalışıyoruz.Her adımımı hissetmeye çalışıyorum.Herkesle gözgöze geliyorum.Kardeşimin, babaannemin elini tutuyorum.Öyle güzel ki her şey.Nikahın kıyılacağı gazeboya çıkıyoruz.Önce nikah memuru geliyor, sonra da şahitlerim; her adımımda benden çok koşturan canım halam, elinde büyüdüğüm teyzem ve nedimelerimden canım arkadaşım.Onlar sanki benden daha heyecanlı.Sevgilimin elini sıkı sıkı tutuyorum.Nikahımızı kıyacak memur isimlerimizi istiyor.Söylüyorum ama kendi sesimi ben bile duymuyorum.Daha yüksek istiyor..bu defa daha yüksek söylüyorum.Sonra da sevgilim ismini söylüyor.Sağıma bakıyorum, nedimelerim, kardeşim, annem , babam herkes bana bakıyor.O arada şu an hiç hatırlamadığım bir şeyler söyleniyor ve o malum soru soruluyor; mikrofon bende..herkes çok sessiz..kafamı çevirip babamla gözgöze geliyorum…”evet”.Sıra sevgilimde.Mikrofonu uzatıyorlar ama o da ne..bizimki düşünüyor..çıt yok.”yok artık” diyorum içimden.Sonra da “kalbim çarptıkça evet” diyor.Alkışlar alkışlar…Sonra sol taraftan gelinliğimin ayakucuna doğru gelen bir şey hissediyorum.46 numara kocaman bir ayak benim o kocaman gelinliğimin içinden minicik ayağımı bulup acımadan basıyor.”alllaaaaaaaaaah” diyorum “bastıııııı”.Benim yüz ifademden durumu anlayanlar çok gülüyor.Bense kafamı sağ tarafımda melül melül beni izleyen kalabalığa çeviriyorum.İnsan bir uyarır ya, atı alan üsküdarı geçti.Nikah memuru çok gülüyor halime “boşver o bassın, ben defteri sana vericem kızım” diyor.Sonra da “bizi karı-koca ilan ediyor” ve damattan gelini öpmesini istiyor.Sevgilim yavaş yavaş duvağımı kaldırıp beni alnımdan öpüyor.İşte o an çok büyülü, çok güzel..Defter artık bizde.Asla çaldırmamamız lazım ki sevgili aç kurt arkadaşlarımız donumuza kadar almasın.Flaşlar patlıyor.Biz ağır ağır gazebodan inip tebrikleri almak üzere ileriye geçiyoruz.Herkes çok mutlu.Herkes bizi tebrik ediyor.Aylardır hazırlandığımız o an bitti bile, artık karı kocayız.Biraz dinlenmek üzere odamıza çıkıyoruz.Sevgilim rahatlamış balkonda oturuyor.Benim tek istediğim biraz oturabilmek.Çünkü birazdan yeniden fotoğraf çektirmemiz gerek.Sevgilimin yanına gidip yüzüğümü değiştirmesini istiyorum.Onun elleriyle yüzüğüm sağ elimden sol elime geçiyor, ben de onun yüzüğünün yerini değiştiriyorum.Artık her şey tamam.Az sonra yeniden çimlerin üzerine yayılmış fotoğraf çektiriyoruz.Ben ters ışık istediğim için bir ara salona gidiyoruz.Masalar kurulmuş ancak henüz bomboş,orkestra prova yapıyor.Hazır kimse yokken biz de dansımızın provasını yapıyoruz.Hazırız.Odamıza çıkıp yemek yiyoruz.Evet, yine butun tabağı silip süpürüyorum.En azından açım, çişim gelse daha kötü olurdu.Nedimelerim geliyor.Gece için uzun tuvaletler giymişler.Muhteşem görünüyorlar.Onlar odaya geldikten sonra bilirmiş gibi kirpiğim düşüyor.Her derde deva olduklarından kirpiğimi yerine yapıştırıp makyajımı düzeltiyorlar.O sırada çok sevdiğim arkadaşım bizim muthis guzel fotograflarımızı cekiyor.İyiki düşmüş o kirpik.Gelinliğimin içindeki otlar temizleniyor.Ayak bileklerimi parçalayan tarlatanım düzeltiliyor.Artık hazırız.

Saat 20:30..bizi niye kimse almaya gelmiyor? L Sonunda otelden biri geliyor da biz de artık kendi düğünümüze geçebiliyoruz.Yine iki kanatlı kapalı bir kapı.Giriş müziğimizi duyuyoruz.Aralık kapıdan içeriden sızan ışığı görüyorum.Sevgilim beni öpüyor ve kapılar açılıyor.Salonda herkes ayakta.Masaların arasından geçip sahneye ulaşıyoruz.Anneme gelin çiçeğimi teslim edip sahnedeki yerimi alıyorum.Sırada düğün dansımız var.Keşke size izletebilsem..tango istemedik, vals çok yavaş geldi ee ne yapalım.Frank Sinatra ve Bono eşliğinde I’ve got you under my skin ve bizim Broadway dansımız.Biz çok keyif aldık.İnşallah izleyenler de eğlenmiştir.Babam sevgilime gel gel yaptığım parmağıma çok sinir olmuş sadeceJ Bu andan sonrası hiç oturmamacasına bir eğlence.Orkestra bile çok eğlendiklerini söyledi, öylesi güzeldi.Pistte adım atacak yer yoktu.Sonrasında after-party de geceyi boynumda papyonla bitirdim.Saat 2:30 da artık değil gelinliğimi, kendimi taşıyamaz halde odamıza çıktık.Sevgilim odaya beni kucağında sokmak istediyse de maalesef azıcık alkol ve kocaman bir gelinlikten kendimizi yerde bulduk.Gülmekten karnımıza ağrılar girdi.Herşey öyle güzeldi ki tahminimizden daha çok eğlendik ve eğlendirdik.

Evlilik hazırlıkları evet cok zor.Tatlı telaslar diyen herkesi paralayasınız geliyor.Birbirinizi üzmediğiniz sürece geçmeyecek bir dert yok.Aklımda kalan ne yorgunluğum, ne ağlamalarım..sadece düğünümüz..İsteyen herkese en az bizimki kadar güzel bir düğün diliyorum.

Balayı mı? Uçağa binene kadar bana sürprizdi..size de sürpriz olsun bir süre ;)