26 Ağustos 2011 Cuma

It's friday


Bu haftaki it's friday'i sömürüyorum.

Bana İstanbul'da Divan hariç gelin ayakkabısı yapan yerleri söylermisiniz? Tenk yu.

24 Ağustos 2011 Çarşamba

İlk prova veeee....



Dün gelinliğimi ilk defa denedim. (Gelinlik ve düğün muhabbetinden bayılanlar kalanını okumasın, 1 ekime kadar böyle malesef) 40 beden bir demo denedikten sonra siparis vermistim hatırlarsanız.Pronovias aldıgımı da hatırlarsınız.Bu noktada taze gelin olacaklara sunu soylemeliyim ki Vakko'nun gelinligi bulamıyoruz lafına aldanmayın, Pronovias'ın İstanbul magazasını arayın.Nasıl oluyor bilmiyorum ama birinin bulamadıgını oburu gayet de guzel buluyor.Gelinlik 6 agustos civarı İzmir'e gelmis olsa da benim denemek icin ancak fırsatım oldu.Daha once ben musaitken annem degildi falan filan.Evet annem olmadan deneyemiyorum malesef.Dun yine cumbur cemaat gittik, denedik.Gelinligi denerken yapılan "aaa kapanmıyor" sakası her ne kadar aklımı kacırmama sebep olacak olsa da, cabuk toparladım.Kapandı tabiki, bol bile.Bosuna gormusum o icine giremedigim 36 beden gelinligim ve ben kabuslarını.Kabinden cıkıp da herkesin gozlerinde aynı ısıltıyı goruyor olmak muhtesem bir his.Herkes size prensesmissiniz gibi bakıyor ve siz o anın keyfini cıkarmaya calısıyorsunuz sadece.Bir sonraki prova, gelinligi daraltmak uzere eylul ayında.Cok yogun ve cok dolu bir bayram tatilinden sonra aynı yogunlukta bir ay bizi bekliyor olacak.Ama tatlı telaslar bunlar di mi? :)) Hı hı.

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Lokma ve Dedem

Cumartesi dedemin vefatının senesiydi.Yıldönümüydü mü demeliyim bilemiyorum.Sanki kutlama yapıyormuşuz gibi geliyor yıldönümü dediğimde. Maksat hatırlamak tabiki ama annemin lokma döktürmek istemesinin icinde belki de biraz hatırlatmak da var.Dedem hayatı boyunca hep aynı yerde yaşadığı ve öldüğü, bir de oranın en eski esnaflarından olduğu için tanıyanı ve seveni çok.Onun dükkanı önüne lokma tezgahı kuruldu.Annem ve dayımlar başından sonuna kadar hep oradaydı, ben de öyle.Lokma tabaklarına isimlerin olduğu kağıtları koyduk annemle.Gelen geçen herkes lokma yesin istedi annem.1 yetmez 2 tane alın dedi herkese.Turistler bile lokmanın tadına baktı.Önce sıraya girip "how much?" diye sordular.Ben mevzuyu anlatınca bağış yapmaya kalktılar.Onu da istemiyoruz diyince gözleri faltaşı gibi açılmış kalakaldılar.Yunan bir grubun ne söyleyeceğini bilemeyip elini göğsüne koyup bana bakması bence çok anlamlıydı.Ya da ingiliz bir turistin lokma tabağı bitene kadar oralarda dolaşıp sonrasında gelip bana teşekkür etmesi de öyle.Aynı dinden olmasanız da insanlar sizinle aynı hisleri paylaşabiliyor, yerine gitmesi gereken ne varsa ulaşabiliyor diye düşünüyorum.Gerçi benimle aynı dili konuşan ve aynı dinden olan çok kaba insanlar da yok değildi.Lokma dağıtıyoruz, sana hediye veriyoruz yemen için, yapman gereken allah kabul etsin/teşekkürler...Nedir yani o göz devirmeler.Al kafasına sok o kızgın yağ kazanına.Neyse..spiritüel tarafımdan birşey kaybettim mi? Hayır kaybetmedim.


Anneannem oruçlu olduğu için gelmedi yanımıza.Zaten evde de çok ağlamış.Öğledensonra bir ara koltukta uyuyakalmış.Rüyasında dedemle dükkanın önünde oturuyorlarmış.Dedem vefat etmeden önce her yaz öyle geçerdi.Onlar hep o dükkanın önünde tahta sandalyelerde oturacak, gelen geçen herkesle çene çalacak, anneannem hep dedemi yan tarafta lokanta işleten o çirkin kadından kıskanacakmış gibi geliyordu bana.Zaman çok hızlı geçiyor.Hepimizin gideceği yer aynı.

19 Ağustos 2011 Cuma

It's friday



Kedilerin taklit yeteneginden devam :)

18 Ağustos 2011 Perşembe

Rejim diyet vesaire..

Şu Türk milleti dahilinde bir allahın kulunu tanımam ki "kilo aldım biraz, rejime girmem lazım" diyene "evet bence de" desin.Hep aynı terane; "aaaa hiç de değil canıııım, bak Sibel Can da balık etli.Kadın dediğin etine dolgun olur hem".Benden size tavsiye.Siz pantolonlarınıza giremeyecek, bikininizden pörtleyecek, oturunca göbeğiniz bacaklarınıza değecek düzeyde kilo almış ve bunun son derece farkındayken , 40 yıllık arkadaşınız sizi taş gibi olduğunuza inandırmaya çalışıyorsa, bir bit yeniği arayınız. Muhtemelen kız milletinin çoğunda olan "yanımdaki benden çirkin olsun,hayat bayram olsun" sendromuna kapılmış gidiyordur.

Bir kere bir insan kilo alıp almadığını en iyi kendisi anlar.Kotunuzun patlayacak gibi duran fermuarının sebebi o kotun yeni yıkanmış olması olamaz, özellikle de 5. gez giyiyorsanız. Hadi diyelim ki bu tip sinyallerden mevzuyu idrak edemediniz.Ayda 1 defa tartılma huyunuz varsa gözleriniz boyoz gibi olunca anlarsınız.Ha tabi söyle de bir durum var; kilo konusuna benim kadar takık değilsinizdir, aldınız verdiniz sizin için hayat hep güzeldir, takdir eder ve saygı duyarım.O rahatlık benim bünyeye format olarak yüklenmediğinden ben ümitsiz vakayım.

Hep aynı yere bağlıyorum ama malumunuz bir gelinlik durumum var.Siparis vereli 1 ay falan oldu ve gelinlik gecen hafta tesrif etti.Ancak ben henuz denemedim.Biraz da kilo aldım üzerinize afiyet."ya giremezsem"ler uykularımı kaçırıyor.Bir de elimde bir done var bu konuda canımı yakan.Geçen sene bir arkadaşımın düğünü için çok severek ve çok arayarak aldığım tuvaletime çeşitli sebeplerle doyamamış olduğumdan, 10 eylülde evlenecek olan canım arkadaşım Aslı'nın da düğününe giymek istedim.Hatta kendisine pudra pembesinin benim olduğunu başka kimseye giydirmemesi gerektiğinin beyanını kış zamanı verdim.Gel gelelim geçen hafta içine girmeye çalıştığım elbise aklımı başıma getirdi. Önce tek başıma olduğum için kapatamıyorum diye düşündüğüm fermuarı, sevgilim tüm gücünü kullanıp bana da "hınkkk" diye karnımı içime çektirerek zar zor kapatınca, ahanda dedim zıçtığım nokta budur. Gelin hanım ailemizin diyetisyeni Aslıcığıma durumu anlatınca "neeeeeeeeeeee?????!!! dur ben seni sokarım o elbiseye" dedi.Şimdi kendimi onun ellerine teslim ettim.Az önce ara öğünde yemem gereken 1 incir için "ama benim incirlerim küçüüük, 2 tane yesem olmaz mıııı??" diye ağlıyordum. Aslı bana yeni bir elbise bulsa hayatı daha kolay olur muydu acaba?

Ben gidiyim de diyetisyen kontrolunde hazırladığım öğle yemeğimi yiyim bari.Aslı benimle gurur duyuyormusun?

16 Ağustos 2011 Salı

Ağrı eşiğim yüksek, tamamen ondan

Az once 24 saati devirdik başımın ağrısıyla beraber. Şirkette "ben acıdan bayıldığımda doktora söylersiniz dünden beri başı ağrıyordu diye" beyanatlarıyla geziyorum. İlaç almayı da doktora gitmeyi de sevmiyorum.Taa ki katlanamayacağım boyutlara gelene kadar.Ancak benim ağrı eşiğim biraz yüksek sanırım.Kafamın arka sol tarafından girip sol gözümle burun kemiğimin arasından çıkan bıçak, arada bir yerinden kıpırdayıp beni hoplatmasına rağmen henüz doktoru görmek istemiyorum.Tabi ağrı eşiğim beynimin komplo teorileri üreten bölümüne mani olamıyor. O odacıkta beni önce MR a alıp, teşhisi koyuyorlar sonra tabutuma duvağımı örtüyorlar falan. Hayır, daha duvak da seçemedim iyi mi? Gelinlik örtseler tabutumu kapatamayabilir.Keşke milleti dinleyip kabarık gelinlik yapsaydım.Tamam sustum..

Ağrı geçmiyor, ben kendimden geçiyorum.İdare edin.

12 Ağustos 2011 Cuma

It's friday



Güle güle kaptan, yolun acık olsun.



9 Ağustos 2011 Salı

Afrika icin 3005 e bos mesaj atalım


UNICEF sizleri bu afeti yaşayan çocuklara yardıma çağırıyor.

Afrika için hesap numarası: Türkiye İş Bankası Çankaya- Ankara 1006.
Ayrıca tüm operatörlerden 3005e 10 TL değerinde boş mesaj atabilirsiniz.



5 Ağustos 2011 Cuma

It's friday



Ay bu aralar çok güzel.

Hiç bakıyormusunuz gökyüzüne geceleri?

4 Ağustos 2011 Perşembe

Gelin-Damat halleri



Bildiğiniz üzere düğünümüze 2 aydan az bir süre kalmış durumda ve her evliliğe-son-200mtr-bayrak-yarışı durumunda olan çift gibi biz de çeşitli koşuşturmalar içinde helak olmuş durumdayız.Tamam , abartıyorum; bir çok çifte göre çok çok iyi durumdayız.(Maşallah diyin)Bırakın koşmayı rahatlıktan kilo alıyoruz.Damatlıkla gelinliğe giremeyebiliriz allah göstermesin.

Pazar akşamı aile dostlarımızla yemek yiyorduk. Tam 1 sene önce evlenmiş kızları 26 nisanda nişanlandıktan sonra 25 temmuzdaki düğüne kadar neler yaptığını anlatıyordu.Yok efendim 5 dk boş vakti yokmuş, her akşam alışveriş merkezlerini annesiyle beraber tavaf etmişler ve hatta en son onlar çıkmışlar, al al al bitmiyormuş, ben bir an önce alışveriş yapmalıymışım.Herkeste bir "geç kaldın kızım, bittin sen" modu.Hayır anacım ne alıcam onu da anlayamıyorum ki.Esse'nin son indiriminden her türlü kap kacağı, şişe açacağı benzeri küçük aletlerini ve hatta Kitchen Aid'imi ve hatta ve hatta Kitchen Aid'imin narenciye sıkıcağı aparatını bile aldım.Üstüne evlaaadiyelik (annem öyle diyor) Bone China ve bilumum bardak çeşitlerini aldım.Annemin özel olarak tasarlattığı masa örtülerim ve peçetelerimle Monaco prensine yemek daveti verebilecek düzeydeyim.Ne eksik derseniz ıvır kıvırları saymazsak mobilyalarımız eksik! Haşırt oldu biraz ama valla daha karar veremedik.Daha doğrusu ne istediğimizi biliyoruz ama bizimle aynı kafada olan bizi delirtmeyecek bir mobilyacıya he diyemedik daha.Bu cumartesiden çok ümitliyim, bence bu defa olacak. Ayrıca mobilyacı, elektrikçi, boyacı..bu takımla uğraşmak çok zor.Evin tadilatı çok minör detaylarda kalmış olsa da haftalardır bitmedi.Bitip bitmemesi bizi çok da bozmuyor, en başta söyledim acelemiz yok nasılsa ama ustalara laf anlatmak bazen bizi başa sardırabiliyor.Mesela boyacının elemanlarına salon kapısını sökmemiz gerektiğini anlatmak için 3-4 defa "eveeeet söküleceeeek" demek zorunda kaldık.Ona göre güzelim kapı niye sökülüyormuş.Dün elektrikçimizle başka bir diyalog daha yaşadık .Mutfak dolaplarının altına tezgah aydınlatması olarak aldığımız ledlerimiz, altlarına ayak konularak asıldıklarından, gizli olmak bir kenara mutfağı bu lambalara monte etmişiz gibi görünüyorlar.Ayrıca 2 metre uzunluğundaki kabloları da tezgahın üzerinde lüle lüle duruyor."Mutfağı bitirdim abla" diyen elektrikçi benim gözlerimden işinin daha yeni başladığını anlamış olacak ki söylediğim herşeye yokuş yaptı.O elektrik lüleleriyle boğacaktım kendisini de başka bir elektrikçi bulmanın daha zor olacağını düşünerek kendimi sakinleştirdim.Bu noktada sevgilimin mühendis diploması bir nimet haline geliyor.Elektrikçi "bu böle olmas abla" diye bana yaptığını kakalarken, sevgilim onun afedersiniz gagasına zıçıveriyor, bizim de istediğimiz bal gibi oluyor.

Başa dönersek; milletin bu "yetişemeyeceksiiiiiin" tadında beyanlarını ben (ve sevgilim) bir tarafıma takmazken, insanları da "ne var canım, düğünden sonra geliverir mobilyalar da, hiç sorun değil" diye bozarken, annemde bu diyaloglar farklı bir tat yaratıyor.Bahsi geçen arkadaşın alışveriş merkezleriyle ilgili laflarını 12 kişilik masanın taaa öbür ucundan duyan annem, o gece uyumayıp sabahlara kadar mide ağrılarıyla boğuşabiliyor.Ertesi sabah babam bana "şu anana hakim ol, alışverişle bozdu aklını" diyebiliyor.Annem bana "ben sana yardımcı olamıyorum, çok geri kaldık, yetişmiycek hiçbirşey" tadında dert yanabiliyor.Bu işler bitip de biz balayına çıkmadan annemin psikolojisinin düzeleceğinden çok emin değilim zaten.Ben kendisini fazla üzmeden 1034 parça yemek takımına eklemeler yapmasını karşıdan seyrediyorum.Ne yapalım, onun da kızı bir kez evleniyor.

Fotolar 2 haftadır sadece pazarları denize gidebildiğimiz Çeşme'den.

2 Ağustos 2011 Salı

Taklit yeteneği



Çok güldüm :)))