28 Ocak 2011 Cuma

It's friday

Gökgürültülü sağnak yağışlı seviyorum seni...dedi bana
Hayır dedim.
Gun batımı gibi seviyorsun sen beni.Ben de seni..Pembe, sessiz, huzurlu..

25 Ocak 2011 Salı

3 As of Awesome

Sabahtan kalan, bayatlayıp kaskatı olmuş ekmeğimle izledim bunu ve bu ekmek için bile minnet duydum.

http://www.ted.com/talks/lang/eng/neil_pasricha_the_3_a_s_of_awesome.html

24 Ocak 2011 Pazartesi

Temizlikçimi temizlemek üzereyim


Tarihin en süzük temizlikçisiyle muhatap olmaktayım a.k.a. aklımı yemek üzereyim.

2 senedir oturduğum, pek de beğenerek ve hatta bütçemin üzerine çıkarak tuttuğum, 100 metrekarelik afedersiniz göt kadar bir evim var. Topu topu 2 oda bir salon kendisi.Salon mobilyalarım 1 adet kanepe, 1 berjer, 1 sehpa ve 1 kitaplıktan ibaret.Ayrıca açık mutfağın önündeki standa 4 adet bar sandalyesi bulunmakta.İçerideki odalar da çok farklı değil.Küçük odada 1 tek kişilik yatak-ki kendisini ütülenecek eşyalar denizi olarak kullanmaktayım, büyük odada da yatağım, gardrobum ve şifonyerim var, bu kadar.Bu mobilya fakiri evimi camlar hariç temizlemem tam olarak 2 saatimi alıyor ancak benim o 2 saatim ve üstüne ütü yapacak bir 22 saatim daha yok malesef.Ancak, 250 metrekarelik, ıncık cıncık mobilyalarla dolu eve alışmış temizlikçi ahalisine cennet gibi gelecek şu minicik evime bir temizlikçi bulamıyorum.

Bu zavallı halime acıyan bir iş arkadaşım bana dolaylı yollardan birini ayarladı.2 haftada bir gelecek, temizleyecek bi de ütü yapacak.Budur.Temizlikçi ablamız, ilk geldiğinde evi bulamaz diye işten izin aldım,kendisini duraktan alıp “buradan biniceksiniz,buradan iniceksiniz” diye diye eve götürüp bıraktım.Herşey süper, mutluyum, mutlusun.2. gelişi olacakların habercisiymiş de ben anlamamışım.Önce benim oturduğum semte gelmeyi beceremedi, sonra evimin durağını 3 km kadar geçip son durakta indi, dolmuş şöförleriyle, tanımadığım sokaktan geçen bir dünya insana bana evimi tarif ettirdi.Cep telefonum tanımadığım insanların beni çaldırmasıyla bilinmeyen numaralar rehberine döndü.Nasıl bulduysa, sonunda evi buldu ancak eve girdiğinde saat 12 ye geliyordu.Yarım gün çalışıp bir güzel tam gün parası aldı.Tek başına ilk defa geldi dedim sesimi çıkarmadım.3. gelişinde ben sabahtan hafiften gerilmeye başlamıştım.Yine dolmuştan ineceği yeri kaçırdı yine bilmediğim bir yerlerde kayboldu, zorla evi buldu.Bugün evime 4. kez geliyor. Önce "ben bir yerlerde indim ama dolmuş gelmiyor bir türlü" diye beni aradı, muhtemelen gel benim şöförüm ol diye bana ayak yaptı.Benden karşı atak görünce dolmuşa binmeyi becerdi de yine ve evet yine köşede bulunan semtin en büyük camisini görmemeyi başararak ineceği yeri kaçırdı.Yine abuk sabuk bir yerlerden beni aradı, etrafındaki mağazaları sayıp evi tarif ettirdi.Şimdi bu pazartesi sendromunu ben yaşamıyım da kimler yaşasın? Benim evimin yeri her ne kadar kolay olsa da bazı insanlara zor geliyor kabul ediyorum ama anacım el insaf, 4 defada çocuk öğrenir bir yeri.

Şimdi bilendim bekliyorum.Saat 10 da girdiği evden saat kaçta çıkacak? İşleri yetiştirebilecek mi yoksa bitiremedim mi diyecek? BB yine temizlikçisiz kalacak mı? Çok yakında..bu ekranda..

21 Ocak 2011 Cuma

It's friday


Ben de ben deeee...

20 Ocak 2011 Perşembe

Nefes al


Yazmıyor olmak ilginc bir yasamım olmadıgı dusuncesine itiyor beni.Ne sacma.Herkesin bir blog umu var? Ya da herkes bir yerlere hayatından notlar mı alıyor? Facebook ve twitter ı saymıyorum su durumda.Twitter daki populasyonumuz unluleri gozetlemek olsa da, facebook ta eski sevgiliyi,potansiyel sevgiliyi, potansiyel sevgilinin potansiyel sevgililerini dikizleyip saydıranların sayısı hic de az degil.Zaten her ikisi de gecmise not bırakmak degil benim gozumde.Ondan cok aram yok sanırım her ikisiyle de.

Ne diyordum..yasamıyorum gibi geliyor, evet. Bir suru sey yapıyorum halbuki. Sabahın korunde uyanıp, pek de sevmedigim isimi yapmaya ise geliyorum. Calısıyorum, calısıyorum, calısıyorum.Arada kendime “nefesini tutma” diye hatırlatıyorum.Insanlar stres altında ya da benzeri sebeplerle, bazen de cocukluktan gelen bir alıskanlıkla nefeslerini tutarlarmıs biliyormusunuz? Hayvanlar dogru nefes almayı bilirlermis, bir de bebekler.3 yasından sonra insanoglu unuturmus nefesini aldıgı gibi bırakması gerektigini.Bu yuzden de hasta olurmus.Depresyona girermis.Hatta kanser olurmus.Oyle bakmayın.Ben nefes terapistlerinin yalancısıyım.Riske atmıyorum, nefesimi tutmuyorum diyelim.Beynime oksijen gittigini hissediyorum nefesimi tutmadıgımda.Hatta kafa oluyorum:) Bir de yesil cay icmem gerektigini hatırlatıyorum kendime.Ogledensonra saat 3 gibi.Yaseminli ya da baska birseyli bir cayım var illaki.Artık yanımda da ne varsa yiyecek birseyler.Bu aralar eti form daha cok.Kilo alıyorum sanırım :( Cok tırsıyorum.Sonra saat 5 filan oluyor ki, icime bir sevinc balonu gelip oturuyor.İs bitiyor cunku.Gun de bitti, evet ama kalanı da tamamen benim.Pazartesi, Salı, persembe gunleri 7 de pilates var.6 da isten cıkıp kosa kosa eve gidiyorum. Esofmanlarımı giyip spora gidiyorum. Ya da gitmeye calısıyorum.Bazen tembellik ediyorum, sokaklarda surtmek istiyorum, canım hic orada oflayıp puflamayı istemiyor.Spora gitmissem eve gelip dusa girip yemek yiyorum, televizyonu zaplarken kendi canımı sıkıyorum.12 lerde de sabah surunerek kalktıgım yataga zorla giriyorum.Annemin aksam yatmak bilmezsin sabah kalkmak bilmezsin lafının canlı kanıtı oluyorum.

Sonra haftasonları geliyor. Ben annemlerin yanına gidiyorum.Bazen gitmek istemiyorum.Valiz toplamak, bosaltmak zor geliyor.Sonra vicdan azabı cekiyorum.Onlar beni gormek istiyor diyorum.Zaten ben de gormek istiyorum diyorum.Herkes her haftasonu annesini babasını goruyormu ki gitmiyim ben de diyorum.Sonra sanslısın iste salak diyorum.Bir sekilde illaki gidiyorum.Cuma aksamı annemlerin televizyonunun karsısında kucagımda kedim uyuyakalıyorum.Cumartesi sabahı annemle kahvaltı ediyorum.Babam daha uyanmamıs oluyor, biz dedikodu yapıyoruz.Sonra babam uyanıyor, o da bizimle dedikodu yapıyor.Dısarı cıkıyoruz.Bazen pazara gidiyoruz, bazen sadece bi yerlerde oturup tatlı yiyip kahve iciyoruz.Ogledensonra toparlanıp geri donuyorum.Mission completed.Vicdan azabı yok, en azından 1 hafta rahatım.Annemlerle olmanın bana da iyi geldigini fark ediyorum gidiste avaz avaz calan Beduk sarkılarından ve donusteki Power FM Cuneyt Kurt Saturday Mix tınılarından.Sevgilimin yanına gidiyorum.Sinemaya gidiyoruz, yemege gidiyoruz, disari cıkıyoruz ya da birilerinin evine gidiyoruz.Kalabalık cumartesinin şanından.Ama oyle hızlı geciyorki Pazar geliveriyor.Sevmedigim Pazar.Butun cocuklugumu banyolarla, Trt-1 deki klasik müzik konserleriyle esir alan Pazar.Yatılıyken 3’te evin onune gelen servisle keyfimin icine edilen Pazar.Tek basıma uyanıp,tek basıma kahvaltı ettigim, bir gun once yedigim annemin recellerinin tadı damagımda Pazar.Pazartesinin girisi Pazar.Haksızlık etmiyim, o gunde dısarıda oluyorum.aksama mac oluyor genelde, programlar maca gore yapılıyor.İllaki mac izleniyor.Yeni takıntım dans yarısmasını da izlemek istiyorum pazarları. Acun “bu hafta elenen yarısmacımııııııız…” derken saat 12 olmus oluyor zaten.Yatak carsafları bana yakın gelmeye baslıyor.

Hafta bitti mi? Bitti. Ne yazar ki insan bu rutinde değil mi? Ben baskaları gibi her gun yeni birseyler alıp “o gunki kombinimi” sergilemeyi sevmiyorum. Alısveris yapıyorum evet ama sıkılıyorum.Genelde kaliteli ve net parcalar seciyorum.Ayakkabı almayı seviyorum mesela cunku net ve kaliteli :) Bence fena giyinmiyorum (boyle bir isyerine ragmen) ama maalesef size gosteremiyorum.Ucaga atlayıp yeni yerler gormeye de gidemiyorum.hem param yok hem zamanım,Hayat zor.Gezdigim dunya kadar yer ve vizeden sayfası kalmayan bir pasaportum var ama benim eskileri anlatmak gibi bir istegim yok.Yeni yerler gezmeyince de anlatmaya gerek yok. Kaldık mı rutinin orta yerinde?! Kalmadık aslında.Bak yazayım mesela.Her biri ayrı bir post konusu. Pilates hocası kedisini getirdi derse Salı gunu mesela.Whiskas paketlerinin uzerinde olan grilerden.İnanılmaz sevimli.Aklınızı üsütürsünüz görseniz.Ben derse konsantre olamadım onu izlemekten. Gecen hafta İstanbul daydım mesela.Alısveris yaptım, makaron yedim,Nar’da kahvaltı ettim,kardesimi gordum..Ona erken bir dogumgunu hediyesi almıstım.Amazon cok hızlıymıs, bilmiyordum, erken oldu mecburen.Cok guzel olmus, guzel secmisim, aferin bana dedim.Bu defa Istanbul’un bana cok da yasanmaz gelmedigini sasırarak fark ettim.Istanbul’dan donerken havaalanında Ayse Kulin’in yeni kitabı Hüzün’ü aldım.Okumaya bir basladım, ertesi gun bitirdim.Sonra oturup hesapladım 5 saatte bitirmisim.Yazarı referansıyla alınmıs bir kitap oldugu icin kitabın arkasını okumaya ihtiyac duymamıstım.Bitirince baktım.Salak ben.Onun oncesinde Hayat varmıs bir de.Hayat okumadan Huzun okudum saf saf.Gelecekte ne var? En yakınından bahsedelim; 5 subat 2. yılımız.4 subatta o haftasonu icin yine kacırılıyorum.Sevgilim yine planlar pesinde, beni bilmedigim bir yere goturuyor.Gun sayıyorum her zamanki gibi.Merak ediyorum ama neresi diye sormuyorum.Hosuma gidiyor surprizler.

Of amma uzun oldu di mi? buraya kadar gelen varsa helal olsun derim. Bir coklarına anlamsız gelir bu kadar cok kelimenin bir araya gelmesi.Nooluyor ki buraya 2 kelime yazdın der.Sen de uyuyorsun uyanıyorsun calısıyorsun yiyorsun iciyorsun ne farkın var ki bizden, nedir seni ozel yapan ki der.Oyle aslında.Ozel degilim ben ve biz aslında.Yazmazsam kararıyorum, tek farkım bu benim.Nefesimi icimde tutuyorum ve sonra bırakıyorum.

Hüzün’ü anlatamadım size, belki Hayat’ı anlatırım.Bir cıkayım da su ofisten, gerisi kolay :)

----Nefes ver------

19 Ocak 2011 Çarşamba

4 sene

Hala çıt yok.

18 Ocak 2011 Salı

Bebek halleri

Bu aralar bir bebek telası icindeyiz.Yok yok ben degil.Annem her ne kadar evlenmeden dogum yapmıs bilimum sanatcıya, mankene cok ılımlı yaklassa da, benim evlenmeden dogurmalara kalkmam durumunda, babamla birlik olup bana bilimum Çin işkenceleri yapmayı uygun goreceklerdir.

Zaman zaman yazdım buradan da.Etrafımda cok sevdigim arkadaslarımdan bazıları anne oldular.Onlarda cok anlamamısım mevzunun boyutunu.Kuzenimin esi hamile su aralar.Dunyanın en seker, en mini etekli annesi seklinde dolanıyor ortalıklarda.2 hafta kadar once mart sonunda gelmesi muhtemel bebek icin mobilya bakmaya cıktık.Zaten girdigimiz 2. magazada mevzunun ne oldugunu kavramıstık.Magazada 8 bebek odası varsa bunlardan 6 tanesi kesin kız bebekler icin.Pembeler, sarılar, kelebekler, bocekler..aman yarebbiiii.Bir durun yaww, sanki sahneye çıkmak üzere hazırlıyoruz o kızları.Ayrıca o fiyatlar nedir oyle? O paralara ben salonuma essek kadar bir L koltuk alıp bi de ortaya sehpa alırım.Olmadı LCD alır, bi de yanına surround cakarım.Bebek dediğin hadise zaten annenin babanın arasında nifak tohumu gibi yatmaktan zevk alır.Senin o 5 maas yatırdıgın , kapı kulplarına kadar ozendigin, her yerinden ayrı bir kelebek fırlayan oda takımının suratına bile bakmaz anasının koynu varken.Yapmayalım demiyorum tabi, bunlar da guzel hevesler.Ama bi zahmet Prens Charles’ın dogmamıs torununa hazırlık yapmayalım.Eline boya kalemi aldıgı an o dolap kapaklarında sürrealist çalışmalar yapacak bir velet için kendimizi parcalamayalım.

Bir de bu işin tulum,zıbın,ıvır ve zıvır durumları var ki, aman aman.Bir kere ben bu kız bebege pembe, erkek bebege mavi hadisesinden feci sekilde bunalmıs durumdayım.Sanki baska renk kalmadı , kızlar icin tasarlanan kıyafetler en cıcıgından seker pembesi, heryer minicik eteklerle, babetlerle dolu.Kardesim belki ben kızıma kargo pantolon giydirmek istiyorum.Olamaz mı? Ya da ogluma mavi gomlek yerine sarı gomlek giydirmek istiyorum.Ne var? Maazallah gay mi olur minik yavrum? Saygıdeger bebek piyasası mensupları.Aşalım artık bunları bi zahmet.Her bebek şahsına munhasırdır.Bazı kızlar pembe fırfırlı etek giymek istemeyebilirler.Gecen hafta bi kac gun izin aldıgım esnada, sabah kahvemi oturma odasında alırken, Ebru Sallı ve manken arkadaslarını izleme sansı buldum.Kendileri sunu derler; 80 kusagı-ki bu biz oluyoruz-indigo cocuklarmıs.Biz savascıymısız.Bizim cocuklarımız ise kristal cocuklarmıs.Etrafa mutluluk nese huzur getirmek uzere dunyaya gelmisler.Bu durumda ogluma-aynı dayısı gibi-mor pantolon giydiriyor olmam, kendisinin “hayat pek guzel” yaklasımına birebir uyabilir.Stilistlerin hazırlayacakları bebebk koleksiyonlarında bu mevzuya da dikkat etmeleri yerinde olabilir bence.
İsin en feci durumu anne icin yasanıyor kanımca.İcimde tiklemeyen saatimle bendeniz, normal dogum, sezaryan, epidural, suda dogum ve benzeri tum aktiviteler icin tez yazabilecek kıvamdayım.Yok cocuk normal dogumla dogarsa hayattaki ilk zaferini kazanırmıs, daha basarılı olurmus.Yok sezaryenle dogması, anne icin de bebek icin de sorunsuz, misler gibiymis.Annenin fönü bile bozulmazmıs.Yok suda dogum en guzeliymis, anne karnındaki sıvıdan baska bir sıvıya gecen bebeğin beyin hucreleri azalmazmıs. Ben bebegin dogma seklini kendisinin sectigine inanıyorum.”Yavrum öküz burcu olsun, yükseleni de papatya olsun.Bilmemne ayının 23unde saat 8:13’te dogurmalıyım” dersin, alırsın sezaryan randevunu, daha cantanı bile hazırlamamısken geliverir pasa hazretleri.Normal dogum yapmak icin kendini paralarsın, kızın gelmeyesi tutar, alırlar sezaryana.Bu yuzden bebege dair planlar tamamen tahminlerden ibaret bence. En onemlisi annenin hali.Kardesim o bebek girdigi gibi cıkacak bir sekilde.Annenin morali yuksek olsun, keyfi yerinde olsun o bebek misler gibi gelir.Doktorlar, hemsireler annelere iyi davransın, bebekten once annelere sefkat gosterilsin bakın o dogum ne kadar guzel geciyor.İnsallah dogum yapmaktan 3.5 atan bunyeme de anlatırım bunları zamanı geldiginde.Allah dogum yapacak tum annelere sabır versin,saglıkla gelsin tum bebekler.

17 Ocak 2011 Pazartesi

Şüphe


Galatasaraylı olduğundan şüphe ettiğimiz bazı kişiler sayın Başbakanımızı protesto etti. Bu bizi çok üzdü...Muhteşem bir düğün gecesine bazıları leke sürdü. Bu insanları Galatasaraylı kabul etmiyoruz. Bunlar Galatasaray camiasının içinden değildir. Biz bu insanları Galatasaraylı olarak kabul etmiyoruz. 200 kameranın görüntüleri var. Bu şekilde eylem yapmak isteyenlerin incelenmesini yapacağız ve protesto edenleri tespit edeceğiz. Bu insanları stada sokmayacağız. Bu ortamı bozmak isteyenlere izin vermeyeceğiz.

Bu açıklama sanki Galatasaray kulubu adına degil, Polat Holding adına yapılmıs.
Kongre uyelerini, 30000'den fazla kombineliyi almazsınız artık stada.Bi de stadın kapısına "babamız sağolsun" yazarsınız, sırtınız yere gelmez artık.Ben de şüphe duyuyorum, kendimden değil ama sizden.

Ozhan Canaydın’ın topragı bol olsun, mekanı cennet olsun. O olmalıydı bu stadın kapılarını acan.Bu, kanına sarı damlamamıs adamlar degil.

7 Ocak 2011 Cuma

It's friday

Valla nedir bu panik anlayabilmiş değilim. Çorap çekmecemi düzeltecek vaktim dahi yok.Sadece koşuyorum ve koşuyorum.2 dk dursam bi dinlensem, 2 sayfa kitap okuyuversem, elimde kitap öğle vakti uyuklayıversem, yapıversem, ediversem.

Foto güzide yılbaşı gecemizin muhteşem sonu.
Bi de kapının önünde bağıran amcanın fotosunu çekebilseydim keşke.

"Tut oğlanın elini , tut!!! Herkes elele çıkacak burdan"

Bi dahaki sefere :)