20 Ekim 2010 Çarşamba

Bugün

Bugün özel bir gün. Bugün 6 da uyandım ben. Normalde 7:30 da sürüklenerek kalkarken o yataktan, bugün zıplayıverdim. Farklı olması erken uyanmam değil elbette. Bekleyin..anlatıyorum. Giyindim, hazırlandım, fotoğraf makinemi kaptığım gibi dışarı fırladım. Hava daha aydınlanmamış, usul usul yağmur yağıyor. Gideceğim yeri biliyorum aslında ama belki de biraz da heyecan var işin içinde diye çok dolaştırdım kendimi. Halbuki tahmin ediyordum daha kısa yollar olabileceğini. Acele ettim kendimce, ama yetişemedim. Ben vardığımda hastaneye onu daha yeni içeri almışlardı. Yer 5. kat, saat 7..Bir baba adayı, bir teyze adayı, bir anane, bir babanne, 2 dede adayı, bir de ben. Gerim gerilmek bu olsa gerek. Bir ses, bir haber..Dışarı çıkan her yeşilliye meraklı gözlerle bakmak.20 dakika süren bitmeyen bir bekleyiş. Kapı açıldı. Hemşirenin kucağında minicik bir oğlan. Gözler açılmıyor, ağlasam mı ağlamasam mı bilemiyor.Babayı belki de hissediyor çünkü gözler açılınca babaya bakıyor. Camın arkasına aldılar sonra onu. Göbeğini kestiler, sardılar, sarmaladılar, paket gibi kenara koydular. Tabi biraz da aşı maşı derken ağlattılar. Dediler "alın oğlunuzu aşağıya inelim, anne daha sonra gelecek"Ne fena bir his hem bekleyenler için hem anne için. O içeride tek başına.Az önce oğlu vardı içinde, yanında ama şimdi tek başına. Aklında belki de binlerce düşünceyle ..iyi mi? herşey yolunda mı? kime benziyor? Biz, aklımız onda, aşağıda, aylardır beklenenin yanında. Çok geçmiyor, anne de geliyor. Belli yorgun ama yüzü gülüyor. İlk beni görüyor "sen de mi geldin?" diyor sedyenin üzerinde yan bakarken. Gelmeyip de ne yapacaktım ki? Laf! Sedyeyi yatağın yanına yanaştırıyorlar, hoop anne de kendi yatağında. Oğlunu görmek istiyor. Dikişlerinden kıpırdayamasa da kafa hep yana dönük, onu bekliyor. Sonunda hemşire geliyor, emzirme faslını anlatacak hem anneye, hem yardımcılarına. Ne zor işmiş bu! Annenin sütü geliyor da bebek emmiyor ki? Nasıl olucak? Benim bile içime fenalıklar gelirken annenin tek düşüncesi bebeği, ne dikişleri, ne kolundaki serumu.Onun ilk yudumları çok önemli. Bağışıklık sistemi o an gelişmeye başlıyor. Çok zor oluyor ama babayla bu iş hallediliyor. Erkekler daha teknik bakıyor sanırım soruna, formül bulunuyor, bebek susuyor, o mutlu, biz mutlu.Annenin yüzündeki huzur öyle kolay okunuyor, öyle belli ki..çok yakıştı anne olmak. Aferin Berk'e, doğru anneyi seçmiş kendine.

Bugün 20 Ekim 2010. Benim için Berk Bebeğin doğumgünü..ilk nefes alışının.Ömrü uzun, şansı bol, sevdikleriyle birlikte, uzun uzuuuun ömürler geçirsin, hep böyle masum kalsın, hiç üzmesin, üzülmesin.

4 yorum:

Kabakulak Kocakulakoğlu dedi ki...

hmmmm... bebek o temenniyi dinle.

Bah bebek sen de bu ülkede doğan minik bir yavrusun. Bir zamanlar biz de öyleymişiz ama babamız teknik olarak ağlayan kabakulağa süt emdirmeyi değil alnın tam ortasına hafif bir şaplağı denbemiş. O da olmuş.

Ha babanın teknik olarak senin süt emmen için sana yalvarması evet encak mealesef hayatta çoh şamar da gelcek. Sen isterki gönül ne şamar atan ol ne şamarı yiyen.

Bah teyzen ne gadan güzel temennilerle sna yazmış bu yazıyı. Ya da halan olur kendisi hiç önemli değil. seni seviyorsa onu iyi yakala. yakaladığın gibi de öp.

Gün gelecek içinde bulunduğun bu keşmekeş devlette okuma yazma bile öğreneceksin. bu da seni o gün dahi eyleyecek. O gün bu yazıyı okuyacak bokböcesini çoh seveceksin. emme istirham ediyorum kadir kıymet bil. allaaşkına bah..

Hayırlı olsun bebeciğiniz efenim. Bizi de mesud etti vallaha.

bokbocesii dedi ki...

:)) Yine guldurdun beni be kabakulak.Tesekkur ederiz ;)

gülş dedi ki...

mutlu huzurlu sağlıklı bir yaşamı olsun berk bebeğin. ne de güzel bir doğum tarihi oldu, uğur getirsin (:

L@L dedi ki...

bende kızımın doğduğu güne gittim yazıyı okurken ne güzel anlatmışsın.