Çok büyük heyecanla, merakla, hevesle bekledim ben bu filmi. 6 sezon deliler gibi izlediğim bir dizinin, ilk çıkan filmi beni çok etkilemişti. Carrie, Big'in kafasında gülleri parçalarken benim de gözlerim dolmuştu. Mexico City'deki otelde gözlüklerini çıkarıp aynaya baktığında gördüğü mor halkalardan ibaret gözaltları benimdi sanki. Big'in yazdığı Love Letters bana yazılmıştı sanki. Her birini tekrar tekrar okumak istemiştim. Ve o penthouse...ah o penthouse ve o giyinme odası..Hepimizin hayali değilmiydi?Beni böylesine etkilemişse birincisi, ikincisi daha da vurucu olmalıydı, olacaktı ama olamadı.
En baştan başlamak gerekirse, nerede New York City? O da filmdeki 5. başrol oyuncusu değil mi? Bakınız dizinin adı Sex and The City. İlk filmde Mexico City vardı ama o sonuçtu, amaç değildi. Big'le Carrie orada balayı yapacaktı. Asıl hikaye New York'ta geçmiş, gidilmiş-gelinmiş ve yine New York'ta sonuçlanmıştı. Ama bu defa tüm film Abu Dhabi'de geçmiş. Üstüne üstlük NYC sadece bu bölüme geçiş için bir araç olarak kullanılmış. Hani Manhattan bu kızların hayatıydı? Hani Carrie Paris'lere kadar gitmiş ama yine de memleketini özlemişti? Peki bu işin bir filmi yapılıyorsa 6 sezon anlatılmış bir şehrin, o filmde de yer alması gerekmezmiydi? Bir başrol oyuncusu eksikmiş gibi hissettim. Samantha'yı çıkarmak nasıl mümkün olamazsa, NYC de çıkmamalıydı bence.
Ayrıca tüm filmi Orta Doğu üzerine kurmak, işin kolayına kaçmak bir nevi. Bu kızların yaşamı halihazırda tüm dünya şehirlerinde bi miktar ekstrem iken, kalkıp bunu bi Orta Doğu ülkesiyle kıyaslamak, sadece o ülkenin insanlarının yaşayış tarzlarını yanlış olarak göstermekle kalmamış bi de fosforlu kalemle üzerini çizmek gibi olmuş. Bütün film peçelerden, kapalı kadınlardan, kadınların ne fena durumda olduğundan vs. konuşuldu. Havaalanı sahnesinde Samantha'nın hormon ilaçlarını alan gümrük görevlisi kadınlar, kafalarını kaldırıp konuşturulmadılar bile. Samantha'yı hangi hikayenin içine koyarsan koy porselen dükkanına girmiş bir filden farklı olmayacaktı. Kızların hayatlarına ve tam tersi olan başka hayatları dibine kadar karşılaştırıp, bu şekilde vurgu yapmak çok yanlıştı. Yazılamayan bir senaryonun son anda kotarılmış hali gibiydi.
Kızlara "I am woman" la karaoke yaptırmak çok mu gerekliydi? Girl Power zaten bu işin ana teması. Kör gözüm parmağına yapmanın mantığı nedir ki?
Hani Miranda işsiz yaşayamazdı? Yıllarca her türlü şovenist domuzla, kadın düşmanıyla savaşarak elde ettiği sıfatını (ki diziden hatırlarsınız, kendisi partner yapılmıştı), nasıl tek bir adamın iki çift lafına feda etti? Oğluna zaman ayırmak istemesi, ailenin önemi bunlar güzel şeyler tabi ama Miranda bize öyle yansıtılmamıştı ki. İşini bırakmasının Abu Dhabi'ye bomboş bir ajandayla gitmesi dışında filme hiç bir katkısı olmadı. Bize "bu gerçekten Miranda mı?" dedirtti.
Kızların fiziksel hallerinden konuşmak gerekirse, sözleşmelerine kesinlikle botoxla ilgili bir madde konulmalı. Ya da Samantha doktorunun telefonunu herkese vermeli. Zira Charlotte'un botoxtan patlayacak yüzü beni çok rahatsız etti.
Son bir not daha; Midnight Express vurgusu çok gereksizdi. Siz hala orada mısınız ey senaristler?
Aslında liste uzun. İzlemesine izledim, 3üncüsü gelirse de koşa koşa gidip izleyeceğim ama kesinlikle daha iyi olabilirdi. İlki gerçekten biz kadınlara hitap ederken ve belki de etmesi gerekirken, ikincisi box office filmi gibi davrandığı ama onu da beceremediği için, her iki cinsi de etkileyemedi. Beni içine alıp "evet ya, işte budur" dedirtemedi. Kısa günün karı; gördüğüm güzelim kıyafetler, ayakkabılar (en çok da yukarıdakiler) ve kızlarla keyifli bir gece oldu.
4 yorum:
Ben daha izlemedim ama yinede meraktan okudum:)çok merak ediyorum,bir türlü fırsat olmadı izlemeye.
Keske okumasaydın cadı:( Herseyi anlatmıstım neredeyse
miranda sanki bu filme lütfen dahil edilmişti
gerçi sanki hepsi fon olsun diye vardı
ne bir diyalog
ne bir ah dedirten
aidanı öperken bile bir süpriz yoktu
cuma akşamı 18.45'e bilet aldım gittim halbuki
doyurmadı beni
sora! dün film arası tweet yaptım artık, o kadar beğenmedim ki..
Yorum Gönder