12 Temmuz 2010 Pazartesi

Şampanya şişesinde balık olsam

Haftasonu bitti bile. Bende gereksiz bir sinir harbi içinde. Neden yok işte, öylesine. Bi de kimselere çaktırmamaya çalışıldı mı bu sinir denen meret, daha bir kasıyor içerisini. Ama güzeldi haftasonu. Sevgilim gelmiş, neden kötü olsun ki?

Cumartesi akşamı şampanyalarda yüzdüm. Alaçatı'da Nars'ın altına Şarap açıldı, bilenler bilmeyenlere anlatsın. Tam demlenmelik. Şarap menüsü kitap gibi, oku oku bitmiyor. Atıştırmalıklar desen, okurken ağzın sulanıyor. 2 çeşit peynir dayamıyorlar önünüze, istiridyesini bile eksik bırakmıyorlar. Hele bir de Prosecco gördüm mü menüde..allaaaaaaah, dünyalar benim oldu. Rose Prosecco da eklerlerse o menüye, orda yatarım bu yaz. Huysuzum ya ondan belkide, bi kebapçıdan kaçıp gelmiş ukala garsonu sevmedim, bi de otururken popomu ağrıtan sandalyeleri. Gerisi resim gibi zaten, sevmemek ne mümkün
Sonrası; Mi Casa. Alaçatıda.Eski Paparazzi gibi, tam bizlik demişlerdi de inanmamıştım. İnandım. Müzikler süper, içkiler süper, ortam süper. Deli kalabalık yok ama çok idealinde herşey. Öyle güzel ki yazmakla yazmamak arasında tereddütte kaldım. Bilinsin miiii bilinmesin mi? Bize kalsın mıııı kalmasın mı? İyi yapılıyorsa bir iş, bilinsin o zaman dedim. Yemeğe de gideriz bi ara, onu da yazarım. Beni ararsanız bu yaz, Mi Casa'da Mi Casa(şampanya+yaban mersini) ya da Bellini(şampanya+şeftali) içiyor olacağım, beklerim.

Bu kadar şampanyadan kafam güzelmiş sanırım; tek foto bu yukarıdaki. Söz daha iyilerini yapacağım.

Pztesi sendromu yaratmada usta olan sevgilimin gitmiş olması, kardeşimin gitmiş olması gibi faktörlere takılmıyorum zaten, ne gerek var.

Hiç yorum yok: