Ben çok merak ediyorum insanlar nasıl cesaret ediyor da kendi işini kuruyor. Yani işin maddi tarafı bir tarafa, ki o tarafın batması demek aç kalman demek, işin bir de manevi boyutu var. Varolan işinden istifa ettin, 3 kuruş tazminatını da bir şekilde aldın diyelim, o para kuracağın iş için bir dükkan/butik kiralarsan onun maksimum 6 aylık kirasını öder. Benim gibi çalıştığın yerde 3. seneni bile doldurmamışsan 2 ay falan anca öder. Hadi diyelim hem tazminatını hem birikmiş 3 kuruşunu gömdün oraya, belli bir emek harcadın, geceler gündüzler bir fikir geliştirdin, onu satılabilir/ulaşılabilir kıvama getirdin, illaki bir web sitesi kurdun, belki online alışveriş ile ilgili düzenlemeler yaptın, dükkanı açtın, açılışı yaptın, sabah açıp bismillah beklemeye başladın, akşam kapatıp evine gittin, belki siftahsız gün kapattın, belki üç beş kuruş kazandın.. Bunlar hep daha kolay. İşin artık uygulama aşaması.Batmak da çıkmak da işin kolay kısmı.Ben o hadi bakalım bana eyvallah dedikten sonraki kısmındayım. O cesaret zamanla kayboluyor mu yoksa bir çok kişide var da biraz gaz mı bekliyor onu merak ediyorum.Mesela babamı düşünüyorum. Kendi işini kurup üç kuruş kazanmaya başladığında 38 yaşında filanmış. Tamamen minicik bir fikrin üstüne gidip zamanla başka kapılar açmış. O zaman kardeşim de ben de ilkokuldaydık. Kendimi düşünüyorum yeni evliyken cesaret edemediğime çocuğum varken nasıl cesaret ederim hiç bilmiyorum.Şans cesur olanın yanındadır, potansiyel dövmem de budur ama ben bir türlü kendimi atamıyorum ortalığa. Bir yandan da düşünüyorum kariyer evliliğim için ruh eşimi hala bulabilmiş değilim. Arıyorum tarıyorum benim aşık olduklarım beni istemiyor, tenezzül etmediklerime bir göz kırpsam koşa koşa gelecekler yanıma.Varolan ilişkim pis, bencil, egoist, cahil, küstah, gelecekte bir bok olmayacağı muhtemel bir pezevenk ile ama ben yine de bir düzen uğruna bu hayvanoğlu hayvandan ayrılamıyorum. Haftaiçi günlerdeki buluşmalarımıza varolan makyaj malzemelerimin sadece 3 adedini kullanrak, haftasonu giymeyeceğim en paspal kıyafetlerimi giyerek gidiyorum . Bakkala bile parfümsüz gitmezken burayı parfüm sürmeye bile değer bulmuyorum.Kariyerim bu derece leş bir durumdayken, hayatın bana bir oyunla aslında kendi işimin sahibi olmam gerektiğini anlatmaya çalıştığını düşünüyorum. Hayır yani, bu kadar salak insan, bu kadar keyifli işlerde çalışırken benim hala bu işte sürünüyor olmamı başka türlü açıklayamıyorum. Ulan çok şey mi istiyorum ulan? Tamam şükrediyorum, sağlığımız, huzurumuz, afiyetimiz her şey pek güzel de çok mu zor şu kuluna sabahları giyinip, parfüm sürüp mutlu mutlu evden çıkabileceği bir iş yaratmak? Kız kurusu oldum camlarda beyaz atlı prensimi beklemekten. Sizin de işiniz zor.Şimdi işimiden nasıl nefret ettiğimi yazıyorum ikide bir, sonra bu istediklerim olursa işimi ne kadar çok sevdiğimi yazacağım size, hep aynı terane..
Photo Gia Coppola for Whetherly via CouldIhavethat




