28 Haziran 2011 Salı

Tırsma süremin doğru orantısı



Dun gece saat 00:15 sunu anladım ki benim oturduğum semt İzmir’e değil Kütahya’ya bağlı.Simav’da olan bir deprem benim evimde nasıl bu derece hissediliyor anlamış değilim.Deprem fobim olmasa dert değil, iki sallanırım baktım duvarlar yerinde, yatar uyurum.Ama hikaye bende oyle vuk’u bulmuyor.Geçmişte yaptığım 3. katta oturmama rağmen üzerimde kalpli pijamalarımla kapıcıdan önce sokağa çıkmalarımı, ağlaya sızlaya kendimi teyzemlere atışlarımı(sanki onların evi titanyumdan, benimki yıkılsa onlarınki yıkılmayacak) bir kenara koyarsak, son derece bilinçli tepkiler veriyorum bu deprem olayına artık.Mesela dün akşam uykudan depremle uyanıp kendimi seksi geceliğimle yalınayak başı kabak sokaklara atabilirdim ama yapmadım.Önce sevgiliye “duydun mu?” diye mesaj attım.Gelen cevap “neyi?” olunca, tamam dedim bu sarsıntının merkez üssü yine bizim apartman.Gece yatarken lenslerimi çıkardığımdan ve lenslerim olmadığından 3 adım ilerisini göremediğimden sürekli başucumda tuttuğum gözlüğümü takıp ve yine gece elektrikler kesilir de bir şey olur ben evden kaçamam korkusuyla gözlüğümün yanında bulundurduğum ledli fenerimi elime alıp salondaki koltuğa büzüştüm, televizyonu açtım. Pür dikkat altyazı bekliyorum. Bu arada beynimden saniyede 35000 yıkılmış ev görüntüsü, tsunamiler, her türlü perişanlık geçiyor, her geçen saniye daha bir kahroluyorum.Bu yaralar nasıl sarılacak, yazık oldu insanlara diye diye bir hal oluyorum.Süper hızlı televizyon camiası depremi 20 dakikada kavrayıp ancak haber yapıyor maşallah da 4,9 un bu derece tırsmama sebep olmaması gerektiğine kanaat getirip yatıyorum ama yastığımın yanına koyduğum feneri, gözlüğümü, telefonumu ve saç tokamı kontrol ede ede uyumaya ben pek gece uykusu diyemiyorum.Bu akşam Kütahya’da deprem olmazsa erken yatmayı planlıyorum.

Hiç yorum yok: