29 Temmuz 2011 Cuma

It's friday



Sevgilimle bir hayalimiz var

Henüz sizin bilmediğiniz ve umarım kimsenin bilmeyeceği, henüz tüketilmemiş, bitmemiş, cafelenmemiş, paparazzi ve çiğdem kabuklarından uzak bir köyde..

Çok bir şey değil; serin sabah kahvaltıları
Bunu görünce aklıma geldi.





26 Temmuz 2011 Salı

Eyitim şart

Haber trajik, yorumların her biri ayrı komik..
İnsaflı oldum birini aldım

Hürriyet

22 Temmuz 2011 Cuma

Kalemimi sivrilttim bekliyorum


Mutfakla ilgili en muhteşem icatlardan biri olsa gerek.Kalem şeklinde parmesan peyniri.

Kalemtraşınız yoksa birşey diyemeyeceğim tabi :)

It's friday



Bu aralar bende boyle bir sinirler, bir gerilmeler..hayırlara karşı.

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Su alırmış



Denize ya da havuza alyans ya da herhangi başka bir yüzükle girenlerden misiniz yoksa çalınma korkuları içinde çantaya saklayanlardan mı? Ben hangisi olduğuma henüz karar veremedim.Bir de bu durumun bir üst boyutu var ki; güneş yağı yüzüğe zarar verir mi? Annem ve diğerleri için yüzük dediğin girdi mi çıkmaz, çıkarılmaz, düşmez. Evlendiğinin ertesi günü denize girip de alyansını düşüren, gözlükle kayalıkların arasında ararken parmakları pörsüyen ancak yine de bulamayıp kös kös gelinin yanına dönen arkadaşımız taze damada buradan selam olsun. Gerçi kendisinden hala süphelerim var, alyans takmamak için ayak yapmış olabilir.

Her haftasonu deniz zamanı geldiğinde bende bu alyans mevzusu bir gerginlik yaratıyor.Evde bırakıyım, yok yok bırakmıyım, denize girerken çıkarıyım, yok çıkarmıyım,nasolsa düşmez.Çıkarmadan denize girmişsem avucumu sıkı sıkı kapatıp yüzdüğüm için kasılırım falan. Pazar günü yediğim halt tüm bu soru işaretlerimin kesin cevabı ve kapağı oldu.

Denize girmek isteyen sevgili, benim girmeyeceğimi bildiğinden yüzüğünü bana teslim edip yüzmeye gitti.Takribi 30 sn sonra bana afakanlar (bilmiyorum böyle mi yazılıyor?) bastığından benim de denize giresim geldi.Normalde kendi alyansımı çıkarmadığım gibi baş parmağıma tam gelen sevgilim alyansını da çıkarmak gereksiz geldi.Merdivenlerden 2 adım atıp, kalça hizasında suya alışma evrelerindeyken sevgilimin alyansının suyu görünce gevşediğini farkettim.Ben şunu sağa alayım sağ el daha büyük, olmadı çıkarayım falan diye yüzükle hoş beş ederken gerizekalı ben yüzüğü suya düşürdüm.O minicik şey ışıltılar saçarak suyun dibini boylarken benim de ömrüm gözlerimin önünden film şeridi gibi geçiyordu.Hayatımın sevgilimin beni o suda boğmasıyla son bulacak.Dünyanın(cidden dünyanın) parasını verdiğimiz döt kadar şeyi almak için yeniden İstanbul'a gitmek zorunda kalacağız.Düğün de çok uzak değil.Az derdim vardı iyi oldu.Alyans düştü, düştü,düştüüü... kumun üzerinde yatay olarak kaldı.Suyun içine girip alamıyorum çünkü lenslerim var, gözümü açtığım an körüm.E görmeden de debelenemiyorum kumlar hareket ederse tamamen kuma gömülebilir.O anda ilk aklıma gelen "kafamı kaldırıp biri bana yardım edebilirmiiiiiiiiii????" diye çığrınmak oldu.Bu arada bahsettiğim mevzu Çeşme'nin en kalabalık beach clublarından birinde ceryan etmekte.Milletin en büyük derdi Lancaster marka güneş yağlarına bulanmak, selülitlerini saklayarak güneşlenmek ve mümkün mertebe cool olmak iken kimse denizin içinde kendini paralayan bir kıza aldırış etmedi tabi.O sırada denize girmek için 2 amca merdivenlere doğru geldi.Eminim geldiklerine lanet etmişlerdir."Yüğümü düşürdüm, aslında benim yüzüğüm diil, nişanlımın alyansı,noolur bana yardım ediğğğğğğnnnnn" diye kendimi paralamama acımış olacaklar ki ikisi birden eller kollar ayaklar yüzüğe ulaşmaya çalıştı.Bu arada yüzük alınamadı ama su daha da bulandı, yüzük dibe girdi ve artık sadece ucu parlar hale geldi.Benim paniğim artık plajın diğer ucundan farkedilir boyuta ulaştı.Adamlardan biri ayağını yüzüğün yanına koyup yerini belirledi.Diğeri yüzüğe ulaşmaya çalıştı ama nafile su bulandıkça bulandı.Ben delirmek üzereyken adamcağızlardan birinin eşi geldi.O da almaya çalıştı, sonuç yok.Bu arada bütün bu olan biteni merdivenlerin hemen başındaki sezlongundan izleyen abi de insafa gelip o da aramıza katıldı.Durum şu; merdivenin son basamağında bir ayağı kumun üzerinde yan duran bir amca, arada bir suya girip duran bir başkası, onu izleyen karısı, el yordamıyla kumu yoklayan bir abi ve panikten bembeyaz kesilmiş, elleri kenetlenmiş ağlamak üzere bir BB ve gitgide kumun en dibine doğru yol alan bir alyans. Bu durum 10 dakika kadar sürüp durum iyice çıkmaza doğru giderken birinin çantasında deniz gözlüğü olduğu aklına geldi de bu kabus sona erdi.Mutluluktan gebermek bu olsa gerek.Neredeyse sarılıp öpecektim hepsini.

Denizden çıkıp da yanıma gelen sevgili bu anlattıklarımla çok eğlenmiş olsa da arama kurtarma çalışmaları esnasındaki yüz ifademi görseydi halime acırdı. Plajdan çıkarken kibar sevgilimle gidip Akut takımında yer alan, suyun soğukluğuna aldırmadan bir lafımla kendini suya atan amcalara, ablaya ve abiye bir aile faciasına engel oldukları için tek tek teşekkür ettik.

Kıssadan hisse; Musa peygamber gibi denizi ikiye ayırma gücünüz yoksa alyansla suya girmeyin.

15 Temmuz 2011 Cuma

It's friday



Tam da meclis tatile çıkacekken..oldu mu bak şimdi?

Siyaseti mecliste yapamayanlar dağlarda yapıyor.
Nasılolsa unuturuz biz, ne yas tutmayı biliriz ne de hatırlamayı.
Hepimizin başı sağolsun.

Photo by Alex Goh.

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Mim(im)



Queen's choice mimlemiş beni;
Evinizde yangın çıksa ve tek bir eşya kurtarmak zorunda kalsanız, neyi kurtarırsınız ?


Hmmm..düşünüyorum düşünüyorum ama rakamı bire indiremiyorum.Oyuncak ayım, günlüklerim,çantalarımdan alabildiklerim..kendimi bile yakabilirim bence "dur şunu da alıyım,bunu da alıyım" derken.Ya da işe teknik yaklaşıp arabamın anahtarı,cep telefonum,uzerime kazak,ayakkabı...Kalbimi dinlediğimdeyse sonunda sevgilimin bana hediye ettiği söz yüzüğümü alırdım bir tek.Maddi değeri mevzu değil, manevi değerinden tamamen.Gözyaşlarım, gülüşlerim, saşkınlıklarım, ışıltılarım..içinde öyle çok şey saklı ki.Onun yerine koyabileceğim bir şey yok sanırım.


Siz ne alırdınız acıba?

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Feeling like a monday but someday I'll be saturday night




İstanbul’da gecirilmis koskoca 5 gun.Pazartesi sendromunun kitabını yazdım, okudum, bitti,kenara koydum,o haldeyim.

Once 4 adet gelinlik secildi, son kararı vermek uzere İzmir’e yollandı.Ayakkabılara soyle bir goz atıldı.Louboutin’den yana hüsrana ugranıldı ama bir Jimmy Choo mevzuya en uygunu goruldu.Henuz alınmadı ama beklemeye alındı ya da Louboutin'e bir sans daha verildi:) Sevgilinin smokini alındı.(James Bond’dan daha yakısıklı olmus bir damatla ne yapılır onu bilmiyorum yalnız.)Bon Jovi konseri ileride cocuklarımıza anlatmak uzere tarihin en onemli olayları listemize eklendi.Mutluluktan gebermek uzereydim, o derece.(Cok video ve cok foto var.Becerebilirsem ordaymıssınız gibi yayın yapmak istiyorum.)Nar’da Sade Kahve’de kahvaltılar edildi, Nusr’et’te protein komasına girildi.(Kardesimin soyledigine gore bir persembe aksamı bu derece kolay yer bulduysak cok ballıymısız, hakkı verildi.)Godiva’nın cikolatalarıyla mide fesatı gecirildi.Cumartesi gecesi atesi Anjelique’te sonduruldu.Pek bir verimli İstanbul seyahatiydi.Gelinlik provaları icin yeniden gidecek olmam beni hic rahatsız etmiyor nedense :)

Bi de..nedir bu sıcaklar kardesim???? Pisik cıkarmak uzereyim.

Foto

8 Temmuz 2011 Cuma

It's friday



İstanbul'dayım..Siz bu satırları okuduğunuzda ben (umuyorum ki) gelinliğimi seçmiş, ayakkabılarımı almış, Bon Jovi konserine gitmek için hazırlık yapıyor olacağım.


5 Temmuz 2011 Salı

Çeşme 2011 sezonuna giriş



-Malum, ciddi bir Vogue okuruyum.Vogue Temmuz sayısı yine çok iyi ama hepsinden öte bayıldığım bir bölüm var; Yiğit Karaahmet’in 48 saat Çeşme yazısı.Çok doğru olmasının yanında çok eğlenceli.Etrafta okuduğunuz Çeşme’nin denizini, balığını, Alaçatı’nın bakirliğini!! unutun, bu yazıyı okuyun.Paparazzi’nin insanda kendini kesme isteği yaratan müziklerini de yazmış, pahalılığı da.Tecrübelerime dayanarak söylüyorum; bahsi geçen mekanlar mevzudan kendilerine pay çıkarmayacaktır,eminim.Tatile geleceklere uyarı/rehber olursa güzel olur.Bu arada Yiğit K. gitmeyi en çok sevdiğim yerleri de yazmış, en kötüsü de o belki de.Artık o kadar tenha olmayabilirler maalesef.

-Bu sene de geçen sene olduğu gibi plaj keyfimiz 7800 olacak..tı.Taa ki bu haftasonu, 7800'de denize girmenin 2011 tarifesini anlayana kadar. Ayda yılda bir Çeşme’ye gelip tatil yapanlar için “ammaaaann” olabilir bu durum ancak benim gibi her haftasonunu Çeşme’de geçiren biri için sadece denize girmek amacıyla her haftasonu ortalama 300tl harcamak takdir edersiniz ki lükse kaçabiliyor.Ama yine de yazalım; 7800 cok iyi.Muzikler guzel (aksamustu partilemekten uzak uyuklamaya yakın insanlara bakmayıp kafasına gore cıstaklayan dj i saymıyorum.).Servis çok hızlı.Menü plaj menüsünden çok şık bir akşam yemeği menüsüne benziyor.Şezlonglar çok rahat;aralarında mesafe var.Deniz alıştığım bildiğim o muhteşem deniz.Sizden farklı olarak çocukken de orada denize girerdim ben. O zaman adındaki rakamlar da bu kadar büyük değildi tarifesi de.7 İğdeler plajı 7800 olursa böyle oluyormuş.

-Oldu olacak bir de Mi Casa’yı yazalım.İzmir Mi Casa sevgilimin son doğumgününü kutladığımız yer.35 kişi yemek yedik.Gayet güzeldi.Geçen yazımın gecelerinin büyük çoğunluğunu işgal eden Alaçatı Mi Casa’nın barı ise favorim.İçkiler çok iyi, müzikler keyifli.Ancak benden size tavsiye siz de benim gibi Mi Casa severlerdenseniz sadece gece 12’den sonra barda takılıp keyifle içkinizi yudumlayın.(Bellini ya da Rush!!)Yemeğe gitmek gibi bir düşünceniz varsa da minimum 1,5 saat beklemeye, garsona “nooluyor?” diye her soruşunuzda “efendim yemeklerimiz çok özel, haliyle geç geliyor” cevabını almaya hazır olun.Bir tabak risottonun ne derece özel olabildiğini tartışırken kendinizden geçiyor, açlıktan mideniz sırtınıza yapıştığından yana yana yediğiniz yemekten de asla keyif almıyorsunuz.

Nerede okudum bilmiyorum, hatırlatın bana da referans göstereyim; yeni medya bizleriz.Twitlerimiz,postlarımız ve daha nice sosyal medya platformlarındaki yorumlarımız, sorularımızla biz bize yeter durumdayız.Öyle değil mi?

1 Temmuz 2011 Cuma

It's friday

Ostrich pillow
Ofis için nimet

Via