29 Haziran 2010 Salı

Aysegül Evde

Kısacık tatilim bitti, döndüm.
Detaylar yakında.

Önce güzel haber; Ayşegül artık evinde. Uyurken aletlerinden ayrılamıyor henüz ama kahvaltı edebiliyor, bilgisayarda bişeyler yapabiliyor, tek başına oturabiliyor, 7 ay hastanelerle boğuşmanın üzerine annesiyle babasını, ablasını her gün görebiliyor. Hala bir sürü ihtiyacı oluyor,ilacları bırakamıyor ama öyle güzel gelişmeler ki bunlar..

Dün Ayşegül'ün babasıyla konuşunca , pztesi sendromu falan kalmadı bende. Daha da güzel şeyler yazacağım buraya inşallah;)

Ayşegül'le hala tanışmamış olanlar var mı? Şuraya bi tık o zaman.

25 Haziran 2010 Cuma

It's friday

I'm in love

... aaaand on vacation :)

23 Haziran 2010 Çarşamba

Rain , rain, go away...


Kendini aralık zanneden bi haziran ayındayız.

Yeter ulen , yağmur , yağmur nereye kadar ???
İşimiz var haftasonu, güneş lazım bize.
Şemsiyeyi içkimde görmek istiyorum tepemde değil, izninle.

Ben bunu yazarken bi gök gürledi ki tarifi yok.
İyi be, alla allaaaaaaaa.
Biz yağmurda da eğleniriz.
Ne halin varsa gör.
Hııh !!

22 Haziran 2010 Salı

Açıldı sonunda, Hem de ne açılmak.


Neresinden başlamak lazım hiç bilmiyorum. Her gün yeni şehit haberine uyanmak canımı yakıyor. Recep Bey almış bakanını da gitmiş, çömelmiş, seyreylemiş. Gitse de aynı, makamında çok sevgili dostu Barzani'yi ağırlasa da aynı. Ülke dört bir yanından yanmış kağıt gibi için için kavruluyor onun umru değil. Nasolsa cumhurbaşkanlığı için açtı kendine o yolu. 5+5=10 tamamdır. Emaneti devralacak, onun hesaplarında. Açılsın dediniz, ne iyi ettiniz. Kabak çiçeği gibi açıldı sayenizde canım ülkem. Hani ölmeden önce açabildiği kadar açar ya çiçekler, işte öyle.

İlhan Selçuk'u kaybettik. Kafasına silah dayamadılar belki ama daha beter ettiler. Son vasiyeti ampulsuz bir Türkiye iken, bir kez daha söylemek lazım; adaletsiz bu dünya. Erken oldu bu gidiş ama gidenler de izliyor bizleri, di mi?

Keyfim yok işte, anlayın. Yoksa vardı güzel şeyler anlatacak da, içimden gelmiyor.
Yarın gazetelere baktığımda fil oturmazsa kalbimin orta yerine, belki şakırım yine.

19 Haziran 2010 Cumartesi

Dünya Kupası


Azap oldu bildiğin.

18 Haziran 2010 Cuma

It's friday

I'm in love

Again :)

16 Haziran 2010 Çarşamba

Bir SATC2 vardı benden içeri

Filmi izlemediyseniz bu yazıyı okumamanızı öneririm.

Çok büyük heyecanla, merakla, hevesle bekledim ben bu filmi. 6 sezon deliler gibi izlediğim bir dizinin, ilk çıkan filmi beni çok etkilemişti. Carrie, Big'in kafasında gülleri parçalarken benim de gözlerim dolmuştu. Mexico City'deki otelde gözlüklerini çıkarıp aynaya baktığında gördüğü mor halkalardan ibaret gözaltları benimdi sanki. Big'in yazdığı Love Letters bana yazılmıştı sanki. Her birini tekrar tekrar okumak istemiştim. Ve o penthouse...ah o penthouse ve o giyinme odası..Hepimizin hayali değilmiydi?Beni böylesine etkilemişse birincisi, ikincisi daha da vurucu olmalıydı, olacaktı ama olamadı.

En baştan başlamak gerekirse, nerede New York City? O da filmdeki 5. başrol oyuncusu değil mi? Bakınız dizinin adı Sex and The City. İlk filmde Mexico City vardı ama o sonuçtu, amaç değildi. Big'le Carrie orada balayı yapacaktı. Asıl hikaye New York'ta geçmiş, gidilmiş-gelinmiş ve yine New York'ta sonuçlanmıştı. Ama bu defa tüm film Abu Dhabi'de geçmiş. Üstüne üstlük NYC sadece bu bölüme geçiş için bir araç olarak kullanılmış. Hani Manhattan bu kızların hayatıydı? Hani Carrie Paris'lere kadar gitmiş ama yine de memleketini özlemişti? Peki bu işin bir filmi yapılıyorsa 6 sezon anlatılmış bir şehrin, o filmde de yer alması gerekmezmiydi? Bir başrol oyuncusu eksikmiş gibi hissettim. Samantha'yı çıkarmak nasıl mümkün olamazsa, NYC de çıkmamalıydı bence.

Ayrıca tüm filmi Orta Doğu üzerine kurmak, işin kolayına kaçmak bir nevi. Bu kızların yaşamı halihazırda tüm dünya şehirlerinde bi miktar ekstrem iken, kalkıp bunu bi Orta Doğu ülkesiyle kıyaslamak, sadece o ülkenin insanlarının yaşayış tarzlarını yanlış olarak göstermekle kalmamış bi de fosforlu kalemle üzerini çizmek gibi olmuş. Bütün film peçelerden, kapalı kadınlardan, kadınların ne fena durumda olduğundan vs. konuşuldu. Havaalanı sahnesinde Samantha'nın hormon ilaçlarını alan gümrük görevlisi kadınlar, kafalarını kaldırıp konuşturulmadılar bile. Samantha'yı hangi hikayenin içine koyarsan koy porselen dükkanına girmiş bir filden farklı olmayacaktı. Kızların hayatlarına ve tam tersi olan başka hayatları dibine kadar karşılaştırıp, bu şekilde vurgu yapmak çok yanlıştı. Yazılamayan bir senaryonun son anda kotarılmış hali gibiydi.

Kızlara "I am woman" la karaoke yaptırmak çok mu gerekliydi? Girl Power zaten bu işin ana teması. Kör gözüm parmağına yapmanın mantığı nedir ki?

Hani Miranda işsiz yaşayamazdı? Yıllarca her türlü şovenist domuzla, kadın düşmanıyla savaşarak elde ettiği sıfatını (ki diziden hatırlarsınız, kendisi partner yapılmıştı), nasıl tek bir adamın iki çift lafına feda etti? Oğluna zaman ayırmak istemesi, ailenin önemi bunlar güzel şeyler tabi ama Miranda bize öyle yansıtılmamıştı ki. İşini bırakmasının Abu Dhabi'ye bomboş bir ajandayla gitmesi dışında filme hiç bir katkısı olmadı. Bize "bu gerçekten Miranda mı?" dedirtti.

Kızların fiziksel hallerinden konuşmak gerekirse, sözleşmelerine kesinlikle botoxla ilgili bir madde konulmalı. Ya da Samantha doktorunun telefonunu herkese vermeli. Zira Charlotte'un botoxtan patlayacak yüzü beni çok rahatsız etti.

Son bir not daha; Midnight Express vurgusu çok gereksizdi. Siz hala orada mısınız ey senaristler?

Aslında liste uzun. İzlemesine izledim, 3üncüsü gelirse de koşa koşa gidip izleyeceğim ama kesinlikle daha iyi olabilirdi. İlki gerçekten biz kadınlara hitap ederken ve belki de etmesi gerekirken, ikincisi box office filmi gibi davrandığı ama onu da beceremediği için, her iki cinsi de etkileyemedi. Beni içine alıp "evet ya, işte budur" dedirtemedi. Kısa günün karı; gördüğüm güzelim kıyafetler, ayakkabılar (en çok da yukarıdakiler) ve kızlarla keyifli bir gece oldu.

15 Haziran 2010 Salı

Artık Bok diil Sümükböcesiyim (Dikkat!! Sevgilim sen okuma, benden tiskinebilirsin)

Şurda anlattığım deve çekirgesi kardeşim sanırım öldü ve cennetin kapısına hurilerle giriş yaparken son dileğini soran meleğe "beni geberten insan yavrusu bir ömür sümüklü dolaşsın" benzeri bir talimat verdi çünkü görünüşte bit kadar olan estetik harikası burnumun içinde bir torba sümüklü böceğe yetecek kadar sümük mevcut. Lavaboların açılmasında kullanılan şu yukarıda görmüş olduğunuz aletle burnuma dalasım var. Ya da elektrik süpürgesinin ucuna pipet bantlayıp burnumun içinde kazı çalışmaları yapasım var. Olmadı Mr Muscle in lavabo açıcı kimyasallarını papixle burnuma tıkasım var. Burun damlasından kafa oldum ama burnum sanki ona demiyormuşum gibi taş gibi takılmaya devam ediyor.Geceleri beynime sümük kaçtığını, öldüğümü filan hayal ediyorum.Sonra uyku uyuyamıyorum, burnum daha beter tıkanırken hayalimde yakışıklı sülüman kapıcımın beni ölü bulduğu ve 3. sayfa haberi olduğum aralarda bi yerlerde sızıyorum. Yemin ediyorum, çıkıp arka bahçede peygamber böceği arayasım, sonra da bulduklarımı öpüp, koklayıp, özür dileyip, geri bırakasım var. Belki yukarıdakiler acımı anlarlar da benimle uğraşmaktan vazgeçerler. Zira, yarın sabaha kafamda antenlerle uyanmaktan korkuyorum.

Sevgilim eğer buraya kadar okumuşsan, benden günah gitti. Tiskinirsin, tiskinmezsin o senin sorunun. Ben baştan uyarmıştım, hayatta da bırakmam seni artık. Ahanda buraya yazıyorum.

BP'yi protesto ediyorum

Bi haltı beceremeyen basiretsiz BP'den benzin almayı reddediyorum.

11 Haziran 2010 Cuma

It's friday

I'm in love

9 Haziran 2010 Çarşamba

No Layn !

Bir reklam ancak bu şekilde yanlış hazırlanabilir. Piyasaya yepyeni bir ürün getiriyorsun, hem öncüsün hem işin kaymağını toplayan firma olman muhtemel, ürünü hem anlatmalı hem reklamını yapmalısın ama sen ne yapıyorsun? Kelalaka birsürü yazıyı ve resmi bir araya toplayıp 2 kelam birsey anlatamıyorsun. Hadi istisnalar olabilir diyelim ama ben güzellik müzellik işlerine feci takıksam senin bir numaralı hedef kitlen içindeyim demektir ama bu reklamla bana ulaşman mümkün değil.

Ürünün adı No-Line Bra. Yurtdışındaki benzerlerinin adı Breast Pillow yani Göğüs Yastığı. Bir Amerikalı için kendi dilinde son derece anlaşılır. Türkçe'de ise ben no layn diye bir kavram bilmiyorum, bilen varsa anlatsın. Açıklamaları okumadan, ingilizce bilgimle benim için ifade ettiği ancak iz bırakmayan sütyen olabilir ki onlardan da çamaşır çekmecemde dünya kadar mevcut, geçiniz.

Altında kapkara minicik bi çizim. Buradan çıkardığım, bu alet sırta takılır seni yan yatırmaz, böylece göğsün kırışmaz. Hala o çizimin önden mi yoksa sırttan mı görünüm olduğunu çözmiş değilim. Diğer fotolara baktığımızda ise bir kırışık, bir de kırışık olmayan göğüs var ki bence aralarında ciddi bir fark yok, iki farklı yeni inci sütyeni sergilenmiş, böylece bizim iki foto arasındaki farkı tam olarak anlamamız mümkün olamıyor. Pembe sütyen zaten amaca uymuyor, çünkü hedef bölge kapalı. En alttaki foto ise artık tüy dikmiş. Google a ne yazıp görsellerden bunu buldular bilmiyorum ama bu kadar üzgün bir yüz ifadesiyle bunu tanıtamazsınız anacım, formata ters.

Bir de bu isi daha basit, dogru ve anlaşılabilir yapabilenler var. Buyrun burdan yakın.

Ecnebi halini görene kadar bu alet bana hiçbisey ifade etmiyordu. Ancak şimdi şimdi ikna oldum, evet alabilirim. Ajda olmak için elzem sayılır.

8 Haziran 2010 Salı

World Cup 2010 - Soccer Aid : Unicef


Takvim/Poster satın alarak Unicef'e bağışta bulunabilirsiniz.
Çok da kullanışlı bence.

Erkekler Marstan, Kadınlar Başka Bir Galaksiden


Çünkü erkekler asla regl olmazlar. Bu günlerin başlamasından önceki lanet 5 ila 7 günlük bilmemkacıncı PMS savaşlarını idrak etme ihtimalleri yoktur. Onlara göre kadınlar her daim huysuzdur, her daim başları ağrır, çemkirir dururlar. Izdırap dolu bir PMS sezonunu ömürleri boyunca bir kez bile yaşamadıkları için, kadınların her ayın minimum 1 haftasını bitiren iç gıcıklanmalarını, non-stop çikolataya dalışlarını, üşümelerini, karınlarının ağrımasını, kedi yavrusunun bir bakışıyla hüzünlenip hüngür hüngür ağlamaya başlamalarını anlayamazlar. Mesela, halihazırda -10 derecede çalıştırılarak iç organlarımın buz kesmesine neden olan klima sadece benim umrumda, kalan erkek ahalisi için içerdeki hava Miami'den hallice nasılolsa.

Gerçi bu PMS ve regl durumunun erkeklerde de olması halinde mevzunun alacağı boyut beni korkutmuyor da değil hani. Bizde atom bombası etkisi yaratan bu semptomlara karşılık neredeyse tıkımız çıkmadan durumu idare ederken, onlarda zayıf, çıtkırıldım,zarif bünyeleri sebebiyle ağrıdan avaz avaz bağırmakla başlayıp, marketlerdeki tüm çikolatalı ürünleri yağmalamakla devam eden, her ay İK müdürünü arayıp ağlaya ağlaya "çok hastayıaamm" diye izin almalara kadar varan semptonlar gösterecektir. Narin bi tarafları bu dönemde tahriş olmasın diye Mısır'ın en özel tarlalarından toplanmış en hassas ve organik pamuklarla yapılmış altın işlemeli orkidler kullanacaklar, devlet ahalisi tarafından tahsis edilmiş anne şevkati gösteren, ayağının altına sıcak su torbası koyan, ağrıkesici veren bakıcılar eşliğinde bu günleri kazasız belasız atlatacaklardır. Eminim ki onlar için bu günler bile birer gövde gösterisine dönüşecek, tuvalete giderken neremize saklayacağımızı şaşırdığımız orkidler, onların koridorda yürürken salladıkları, şirketin dört bir köşesine yerleştirilmiş "acil durumda camı kırınız" orkid boxlarıyla her daim ulaşabildikleri bir nesneye dönüşecektir. Bu işin de mokunu çıkararak keyfini sürmek yine onlara kalacaktır.

7 Haziran 2010 Pazartesi

Günün Sorusu


Soru; BB bu fotodaki hangi ayakkabıyı istiyor?
Cevap; Hepsi ve daha fazlası

Wo-Man

Haddini bileceksin aslanım.
İşte o kadar.

5 Haziran 2010 Cumartesi

Arkadaşım Peygamber Böceği


Dün akşam geleneksel ışıkaltı+taşmermerüstü+sekizpozisyonu oje sürme işlemimi gerçekleştirmem esnasında, National Geografic fotografcilarinin elinden kaçmış bir dinazor çekirgesi sayesinde az daha küçük dilimi yutmak üzereydim. Tam konsantre olmuş kırmızının şeklini şemalini ayarlamaya çalışırken paşam hazretleri vııızzzzttt diye gelip tam gözümün önünde yere kondu. Nooluyoz lan dememe kalmadan öndeki iki ayağını kaldırmak ve kafasını çevirmek suretiyle gözümün içine dik dik bakmaya başladı. Bu noktada kendisinin elimden büyük olduğunu ve kassam ona da oje sürebileceğimi belirtmek isterim. Ben eşhedüennn diye geri geri kaçmaya çalışırken beyfendi hiç istifini bozmadan beni izliyor ve hatta belki de içinden "kaçarsın di miiii?? nıhahaha atalarımın intikamını alacaaaam senden, bre vicdansız" diyordu. Ben de içgüdülerim sayesinde beyfendinin katilis dinazorus hislerini anlamış olucam ki ojelerimi bozma pahasına kağıt havluyla kendisini camdan aşağı sallandırma niyetimden aniden vazgeçip, sinek ilacını aramaya başladım. Kafasına sıkmış olduğum sinek ilacı paşanın keyfini bi nebze bozdu. Az önce bana "zıçarım ulan" diye dik tuttuğu elleriyle yüzünü gözünü temizlemeye başladı. İşte tam da bu dakikada ben yediğim halttan pişman olmaya başladım. Hamamböceğini bile öldürmemek için üzerinden atlayan, yerde salyangoz gördüğünde alıp çimlere bırakan, tarihte kedi, kablumbağa vb dünya kadar mahlukatın hayatını kurtarmış bir insan olarak, sadece cüssesinden ürktüğüm bir böcecikten ne istemiştim, hiç bilmiyorum. Üstelik hayvanla aynı familyadanız (bknz bokböcesi), çok ayıp yaptığım. Velhasıl, baktım ki zavallımın gözlerini temizlemesi bitmeyecek, kağıt havluyla kendisini dışarı atmak suretiyle temiz hava almasını sağladım. Dün akşam mevzuyu anlattığım sevgilim benim dinazor çekirgesi sandığım şeyin bir peygamber böceği olduğunu, dünyanın en zararsız hayvanı olduğunu söylemesiyle göğsüme fil oturdu. Duyduğumdan beri tek dileğim sinek ilacının sadece sinekler üzerinde etkili olması ve kendisinin ölmemiş olması. Bu kadar zararsız bir yaratık olduğunu bilseydim gerçekten kendisini hiç üzmezdim. Anlatırken bile içim sıkılıyor valla.Hem zaten kendi familyamın "peygamberini" öldürmüş olmamın bana uzun vadede sağlayacağı zararlar paha biçilemez, bunu göze alamayacağım malesef.

Dammm yaaa :(((
.
EDIT: Peygamber bocegi beni lanetledi. Haftasonu bokbocesinden sümüklü böceğe dönüştüm. Tıbbın olanaklarını kullanacagım
.
EDIT2: Bu bocege bu kadar yakın olmak her fotografcının hayaliymis ancak ben götün götün kacmaktan bu fırsatı degerlendiremememişim. Yakında fotocu tanrılarından da bi lanet bekliyorum.

4 Haziran 2010 Cuma

Google Türkiye

Bıktım sizin yüzünüzden bütün dünyaya rezil olmaktan.

3 Haziran 2010 Perşembe

İpekyol (Kalp) BB

Şu yukarıda görmüş olduğunuz muhteşem tek omuz pudra rengi elbisenin 36 bedenini tüm Türkiye çapında tüketen siz sevgili İpekyol severlere saygılarımı sunuyorum.
Bitirdiniz beni, kına yakın.

Ben onu 24 temmuzda kankimin düğününe giyecektim. Kış aylarında, hepinizden çoook önce lookbook ta görüp beğenmiş, geline de "bunu ben giyiyorum, almak isteyen olursa aldırma" demiştim. Ama siz naaptınız? Benim aşkımı, arzumu, isteğimi hiçe sayıp hepsini aldınız. Belki de "bi gün giyerim, dolapta duruversin" dediniz, saadetimize mani oldunuz. Sizi asla affetmiyciiim. Tez zamanda kilo alın, İpekyol'un 36'larına giremeyin inşallah :((

2 Haziran 2010 Çarşamba

SATC2 ertelendi

Hatta vizyona girip, girmeyeceği bile belli değil.

Filmi izlemek sorun değil, araştırılır, bulunur da,
Daha önemli başka bir problem var bence.

Biri bana bu ertelemenin filmin müslüman bir ülkede geçmiş olmasıyla ilgisi olmadığını söylesin.
Söylesin, yoksa çok fena tepem atıcak artık.

1 Haziran 2010 Salı

Anne Farkı

Benim annem bana "Hop deliler,zır deliler" der.

Sevgilimin annesi sevgilime "Q10 içmeye başladın, beyin damarların da açılır artık iyice. Naparız senle sonra bilmiyorum" diyormuş.

Hmmm... Bi yerde bi yanlışlık var sanki :)

Yaz gelmiş

İlkokulda sınıfın arkasında asılı duran ve mevsimleri gösteren kocaman panoya gore bugun yaz mevsiminin ilk günü; 1 haziran. Güneş enerjisiyle yaşayan bir insan olarak bugünün benim icin törenlerle kutlanması gerek.(Billy'min burda "bence deeee" diye bağıracağını tahmin ediyorum) Malesef ki tören, kutlama, eğlence, kordonda bira hiçbirini görecek gözüm yok.

Önce vatan..7 şehidimiz var. Üstelik de "tehlikesiz" denen yerde. Sanki, biz heryerdeyiz dermişçesine. Denizcilik mezunu olduğum için bir sürü arkadaşımın askerlik yaptığı yerde. Kardeşim de bir başka "tehlikesiz" yerde, Gaziantep'te askerlik yaptığı için belki de. Bir parça koptu içimden duyunca. Tesellisi yok, tarifi yok. Mekanları cennet olsun.

Ve bütün dünyanın ayağa kalktığı/kalkması gerektiği o saldırı.
Amerika'nın izni olmadan İsrail su içemez diyorlar ya hani..Benim aklıma babasına isyan etmiş bir çocuk fikri gelemiyor bir türlü. Babası görmezlikten geliyor sanki.

Unutun dini, dili, ırkı...Müslüman olduğunuz için tepki göstermeyin, insan olduğunuz için gösterin. Silahsıza silahla saldırmak insanlık değil çünkü. Yardıma gittiklerini bile bile mahallenin kabadayısını oynamak, olacak şey değil. 34 ayrı memleketin insanı vardı o gemilerde. Birleşilmeli ve öyle tepki gösterilmeli. Sadece Türkiye'nin meselesi değil bu. Sadece müslümanların meselesi değil bu. Öyleymiş gibi göstermeyin, gösterilmesine izin vermeyin.

Bir de not; Bu olay olduğunda ilk aklıma gelen Goeben ve Breslau oldu. Hani 1. Dünya Savaşı sırasında "iyilik olsun diye" satın alıp adını Yavuz ve Midilli olarak değiştirdiğimiz gemiler. Sahi, ne iyi olmuştu di mi filomuza 2 gemi daha eklemek!!?