29 Nisan 2010 Perşembe

Ayşegül'den Haberler


Dün akşam Ayşegül'ün yanındaydım.Dokuz Eylül Üniversitesi Çocuk Yoğun Bakım Servisi'nde..Goremedim Aysegul'u, doktoru izin vermedi malesef.Ama ona çocukken okumayı en çok sevdiğim kitapları götürdüm. O da sevsin diye.

Durumu nasıl oldu derseniz, geçirdiği beyin ve nefes borusu ameliyatlarını atlattı. Çok yakında yoğun bakımdan servise çıkma ihtimali var ki bu süper bir haber olacak. 4 aydır annesini günde 10 dakikadan fazla göremeden yoğun bakımda yaşayan ufacık bir çocuk için dünyalara bedel olmalı.

Yeniden hatırlatmak niyetindeyim çünkü çok ihtiyaç var;

Ayşegül'ün Babası ;
Hasan Hüseyin Çiçek
Finansbank - İzmir/Cigli Organize San. Bol. Subesi
Sube Kodu: 00937 - Hesap No: 17968646
IBAN:TR 51 0011 1000 000 000 17968646

Mimdim, Piştim, Yandım


Finduilas-Tusların Tıkırtısı mimlemis beni. Teşekkür ederim:) Eksik kalmıyım ben de dedim.

  • Takip ettiğiniz bloglardan ya da blogunuzda yer verdiğiniz blog listesinden baştan 3. sıradaki bloga girip, onun takip ettiği bloglardan(blog listesinden) -daha evvel görmediğiniz- bir bloga tıklıyorsunuz.
  • Oradaki yazılara göz atıp birini gözünüze kestiriyor, okuyorsunuz.
  • Hoşunuza giden bir paragrafı alıp blogunuzda paylaşıyorsunuz.
  • Bu paragrafla alakalı birkaç cümle sarfetmeyi de ihmal etmiyorsunuz:)
  • Alıntı yaptığınız blogun son yazısına yorum olarak bu mimi düşüyor, kendi yazınıza link veriyor ve bu blog sahibini de mimlemiş olduğunuzu iletiyorsunuz.
  • Son olarak mimlemek istediğiniz başka blogdaşlar varsa mimi onlara da yolluyorsunuz.

Peküüüü...Yaptım gitti.. Peanut Butter and Black Coffee.
İsme vuruldum resmen, çok fena canım çekti, tam benlik. Inspiring listeme eklememdeki tek neden de isim değildi ;) Ve ilgili post;

Ben kızarkadaşlarımı özledim.
Başka da kimseyi özlemedim.
Onlar olmayınca sanki hayatımın yarısı yaşanmıyormuş gibi hissediyorum. Bana en çok onların yokluğu dokunuyor, sanki ben bir balonun içinde yaşıyormuşum da, onların hayatları ben tamamen dışında kalmışken devam ediyormuş gibi geliyor.
İşte öyle bişey.

...demiş PB&BC. O uzaklarda olduğu için böyle hissediyor. Çok zor, öyle iyi anlıyorum ki. Ben bana en uzak olanından normal şartlarda 40 km uzaktayım ama değişen birşey olmuyor, ben de aynı böyle hissediyorum. Mesafelerin uzunluğu ya da kısalığı her zaman fizikle, matematikle açıklanmıyor. Ben de bir balonun tam ortasında oturuyorum ve gitgide o balonu içerden koyu pembeye boyuyorum. Dışardan bakıldığında kimse içerisini göremesin diye, pembeler içinde yaşıyorum bilinsin diye, inadımdan çünkü balonun dışında otururken de değişen birşey yoktu diye. Bir süre sonra görülebilmem için o balonun patlatılması gerekecek ve ben şimdiye kadar etrafına zarar vermeden, korkutmadan, üzmeden patlayan balon görmedim. Ya da daha da fenası o balon uçup gidecek, gökyüzünde kaybolacak, kimse bir daha yakalayamayacak.

28 Nisan 2010 Çarşamba

Yirim

Ver bi üst dudak

Artık biliyorum


Benim icimde minik bir Gulben Ergen yaşıyor.
Her gecen gun daha bir kokos oluyor.
Korkuyorum.

27 Nisan 2010 Salı

Büyük sırrı açıklıyorum: Gizem Ömer'i reddetti çünkü..

Herkes Bodrum'daki 23 Nisan törenlerini konuşuyor.Daha doğrusu, Ömer'le dansetmeyi reddeden Gizem'i ve zavallı Ömer'in sızlanmalarını.Kimseler Gizem'in neye sinirlendiğini anlayamamış, Ömerciğe acımış, durmuş.Ben anlıyorum çünkü ben de bir Gizem'im!!

5 yaşında filanım.Anaokulumuzun 23 Nisan gösterisindeyiz.Provalar yapılmış , çalışılmış, annem sarı beyaz fırfırlı elbisemi giydirmiş, saçımı örüp tepede topuz yapmış, ayağımda beyaz fırfırlı soket çoraplar, beyaz ayakkabılar,feci sevimliyim..Herşey hazır.Siz öyle sanın, ben hazır değilim. Biricik partnerim Osman, esmer, kaşlı, gözlü, gayet hoş bir çocuk.Ona da annesi bembeyaz gömleğini giydirmiş, oyun alanına salmış.Anaokulları çapında bakıldığında gerçek bir jön Osman.Ancak bir sorunu var bu jönün, annesi tırnaklarını kesmeyi unutmuş.Ne bulduysa elleyen, kumlarla oynayan leş gibi elli ve kapkara tırnaklı Osman, o an benim için kokarcadan farksız.Avaz avaz bağırmaya başlıyorum "yapmıcam işte, tutmicam elini". Öğretmenim peşimde, bir elinde Osman'ın eli, diğeriyle beni yakalamaya çalışıyor.Yok, mümkün değil.Pranga olsa bir işe yaramaz.Bu arada dans devam ediyor ve insanlar diğer çiftleri izlemek yerine bizim kovalamacamızı izliyor.Bir taraftan annem peşimden koşuyor.Ama yok, inadım ya, tutmadım elini çocugun.Osman için de onu istemeyen ilk dişi olarak da tarihe geçtim muhtemelen.

Bir sonraki yıl erkeklere zeybek, kızlara da ront yaptırmışlardı .Maksat temas olmasın, bir önceki yıl yaşanan rezalet yeniden yaşanmasın.Sınıfımdaki insan ahalisinin bir ömür sürecek karşı cinsi tanıma aktivitelerinin en temel olanlarından birine ket vurmuş durumdayım, farkındayım, pişman değilim.

26 Nisan 2010 Pazartesi

Kendime Notlar


-Cem denen sevimlilik abidesi sıpayı daha sık gör.Converse'leri 21 numara kırmızı.Pek yakıstı.

-Bir gün nişan yaparsan organize olmayı unutma,akışına bırakma, pembe giyme, topuklu ayakkabını çıkarıp şıpıdık terliklerle gezme,o geceden en az 1 hafta önce elbiseni dene, tadilat varsa yaptır, göğsünü sağ elinle eteğini sol elinle çekiştirme,saçın+başın+makyajın provasını kesin kesin yaptır, kazara takı falan takılırsa bütün gece onlarla gezme, çıkarmayı unutma, profesyonel fotografcı cagır :)

-Alaçatıya mümkünse bir süre uğrama, kalabalıktan arkana bakmadan kaçma hissi uyandırıyor.Gidersen Köşe Kahve'nin limonata+bademli kekini yemeden dönme, yazık olur.Bütün bu hengamenin dışında Rüzgaraltı'nın kahvaltısı annenin kahvaltısıyla yarışır, aklından çıkarma.Gül Teyze de anne, ondan herhalde.

-23 Nisan'dan bir gece önce sabah 5'e kadar pokere aldanıp, ertesi sabah kordonda kahvaltı edip fotoğraf çekme şansını heba etme.Zira 2011 de bir yanardağ daha üfleyebilir, çocuklar gelemeyebilir.

-Çocukluk arkadaşınla kavga etmişsen-üstelik sen suçlu değilsen-"ne derdi olsa koşarım,küskünlüğümü unuturum,onca yılın hatrı var" deme, saf olma.25 sene de olsa arada, çok iyi tanıdığını zannetme.Sen, damat da arkadaşın, yazık ayıp olmasın çocuğa,üstelik aralarını yaptın diye düğüne gidip hiç olmazsa bi tebrik edeceğini düşünürken, davetli listesinde adının olmadığını öğrendiğinde aptal ediyor, unutma.

22 Nisan 2010 Perşembe

Herkes aldatıyor


Neden boyle oluyor? "Cok seviyorum"lar yalandan mı soyleniyor? Ne oluyor da bitiyor? Ne oluyor da kalbi başucundaki komidine koyup da hayvanca geçirilen 2-3 saat, adanmış bir ömürden kıymetli oluyor? Ne oluyor da baskası akla dusuyor? Daha da fenası akıldan kalbe dusuyor? Hani seven adam/kadın aldatmazdı? Sevmemiş mi? Sevmiyor mu? Sevmeyecek mi? O nasıl peki? Digeri? Daha mı guzel? Daha mı ince? Daha mı zeki? Daha mı seksi? Daha mı zevkli..onunla? Aldatınca neden devam ediliyor evdekiyle de digerini aldatmaya? Iki daha mı iyi? Farkında olunmuyor mu asıl o zaman uz(ul)dugunun, kır(ıl)dıgının, parcala(n)dıgının? Neden cekip gidilmiyor? "Bitti" denilmiyor? Neden kolaya kacılıyor? Neden duzen bozulmasın diye yalanlar soyleniyor? Gururun canına kocaman çizikler atılıyor? Ortalıkta digeriyle de geziliyor? İnternette diğeriyle de dolaşılıyor? Telefon mesajları arasında digeriyle de oynaşılıyor? Fiziksel olmayan aldatma aldatmadan sayılmıyormu? İllaki digerinin eline, gozune, yuzune, sacına, dudaklarına, boynuna dokununca mı aldatma oluyor? Aklından gecirmek de aldatmak degil mi? Maillesmek, feyslesmek, twitlesmek de aldatmak degil mi? Oyle ya, akla dusmesi yetmiyor mu aldatmak ve aldatılmak icin? Adam "Aldatılırsam cekerim vururum" diyor da kadın neden yapmıyor? Daha da iyisi neden cekip gitmiyor? Neden adamın peşinde dolanmaya, en sevdiği mezeyi yapmaya, gömlek yakasını kolalamaya, "hoşgeldin hayatım"lı akşamlara devam ediyor? Neden içinden kopan parçaları görmezden geliyor? Neden bile bile susuyor? Neden olmamış gibi davranıyor? Neden avaz avaz bağıran içine "sus" diyor?

Ellere var da bize yoh mi?


Gel artık geeeeeeeel.
İzmir'e de geeeeeeeel.
Lüffen geeeeeeel.

Not. 14 mayıs ve 12 haziran haftasonları gelme, onlar rezerve.

21 Nisan 2010 Çarşamba

Erkeklerin söylediği en büyük 10 yalan


Ben demiyorum, MSN diyor.

10. Hayatım trafikte sıkıştım.
Erkekler kadınlar kadar iletişim kurabilen yaratıklar değilmiş.Bu nedenle gerçekten neden geç kaldıklarını açıklamak yerine suçu trafiğe atıveriyorlarmış.Önemsenmemesi gerekirmiş, zararsızmış.Tabiki zararsız..da bi noktaya kadar.Bir insan, her Allahın günü trafikte sıkışamaz.Bir gün sevgilisi, bitanecik aşkının hangi yolu kullanıp da eve bu kadar zor gittiğini merak edebilir, o gün trafik sıkışmazsa kurabilir, yiyebilir, bitirebilir.

9. O kadar da pahalı değildi ama.
Erkekler pahalı oyuncakları sever, ortak hesabınız olmasa bile sizin "ne gerek vardı şimdi"leriniziyse asla! PS,PS2,PS3, TV karşısından ayrıldığı zamanlar için (mesela uzun WC seansları) PSP, egzersiz yapsın diye Wii Fit, kapının önünde bir Porsche, onun yanında bir Harley Davidson, Iphone+Macbook+Her ikisininin karışımı Ipad...hepsini alabilirler, hepsinin de faydalı olduğuna, gerçekten işlerine yaradığına kendilerini inandırırlar.Sizi inandıramadıkları taktirde bu işlerden hiç anlamadığınızı söyler, dururlar.Siz, siz olun, karışmayın, nasolsa değişmeyecek, genlerinde var.Bırakın alsınlar, bırakın versinler, ekonomiye can versinler.

8. Yoldayım.
En sevdikleri yalan.Daha çok 10 numaralı yalanla koordineli kullanırlar.Bir yere gitmek istersiniz, aslında asla orda olmak istemezler ama sizden paparayı yememek için hayır da diyemezler.Kendilerince, geç kalarak zaman kazanırlar."Ne bitmez yolmuş" dedirtirler.İllaki orada olmaları gereken bir durum varsa bırakın geç geliversinler.Sıkışırlarsa arabanın lastiğini patlatıp, benzini bile bitirebilirler.Dolayısıyla hiç gelmemelerindense geç kalmaları daha iyidir kanımca.

7. Ben sarhoş diilim.
Evet diildir gerçekten, komalıktır çünkü.Bir türlü kabul etmezler çok içtiklerini.Onlar 2,10 boyunda, bilekleri odun gibi kalın, pala bıyıklı, bir oturuşta bir koyun yiyen yeniçerilerdir.3 kuruşluk rakıyı onlar kulaklarına dökerler.O son içtikleri tekiladadır bütün suç.Ah onu içmeseler, bütün gece tuvalete kafalarını sokmak yerine yataklarında uyuyacaklar, sabaha da kafalarında bir tuğlayla uyanmayacaklardır.Alkol sorunu olmadığını iddia eden sarhoş Bekriler için en kesin çözüm, teknolojinin nimetlerinden faydalanmak ve kendilerini o haldeyken kameraya almaktır.Filmin fragmanını bile izlemek emin olun yetecektir.

6. Pardon, telefonuna yetişemedim canım.
5. Şarjım bitti.
4. Aaaa, telefonum burda çekmiyormuş.
Teker teker kullanılabildikleri gibi arka arkaya aynı gün içinde birlikte de kullanılabilirler. Uzmanlara göre, adam sizin aradığınızı görüyor ve açmıyorsa, bilin ki adamın üstüne düşmekten canını okumuşsunuz, 2 dk nefes almaya çalışıyor. Ama ben bir tane dişi bilmem ki aradığında açılmayan bir telefon için iyi hisler beslesin.Ya benim gibi hasta ruhludur adam hastaneye gidiyor zanneder ya da aldatıldığını düşünüp hem onu hem de diğer kadını hastanelik etmenin planlarını yapar.Bu konu çok hassastır.İş "zıçarım böyle aşkın.." durumuna gelirse, 3. sayfaya haber olmak işten bile değildir.

3. Hayır sevgilim, popon bu elbisede hiç de büyük görünmüyor.
Aslında demek istediği; "Dana gibisin ama işime gelir, kimse sana bakmaz, ben de huzurlu bir akşam geçirmiş olurum".O soruyu soruyorsanız zayıflayın canlarım.Zayıflamanız gerektiğini kendiniz de biliyor ancak karşıt bir cevapla kendinizi iyi hissetmeye çalışıyorsunuzdur, kendinizi kandırmayın.Erkek milleti o soruya asla "evet" demez, canına susamaz.Uzmanlar diyor ki, o adamın bu soruya verdiği cevapla ağzı yanmış bir arkadaşı illaki vardır.Siz o soruyu sorduğunuzda beyninde o arkadaşının zavallı, abaza görüntüsü beliriverir.Erkekler bu tip majör hataları birbirleriyle paylaşırlar.Toplu halde hareket etme güdülerinin doğal bir sonucudur bu.Gerçek cevabı istiyorsanız, sizi cidden seven bir kız arkadaşınıza sorun.Sizden pek hoşlanmayan bir dişi de pekala "Dana gibisin ama işime gelir, en güzel ben olurum" diyebilir.Ve siz o elbiseyle, o davete gider hem sevgilinizin hem de diğer şırfıntının ekmeğine yağ sürersiniz.

2. Bu son biram.
Bu yalan, telefonda sorulmuş "ne zaman eve geliyorsun tatlım?" sorusunun cevabıysa, giyin pijamalarınızı yatın, uyuyun.Adamı ancak kahvaltı sofrasında görebileceksiniz demektir.Tabi ayılabilirse..Yok eğer birlikte dışardaysanız ve sizin gitmek istemenize karşılık verilmiş bir yanıtsa, zavallım cidden orda olmaktan çok hoşnuttur, sizi de kıramıyordur, idare etmeye çalışıyordur.Kendinizi "bu son çikolatam" derken hayal edin, aynı şey.Kendini tutamamak , zevk denizine balıklama dalmak istemek ama kendini kıyıya zincirlemek budur işte. Biraz idare ediverin.

1.Sorun yok, iyiyim.
Genelde kız milletinin saatli bombanın patlamak üzere olduğunu haber veren bu uyarı sinyali, erkeklerin %52 si tarafından da sıklıkla kullanıyormuş.Amaç, oluşacak bütün drama,kavga, kafanın didiklenmesi vs. den kurtulmakmış.Kendilerini anlatamıyorlarmış, ondanmış...Oldu güzelim.Benim bildiğim bu erkek denen cins kendini pek de güzel ifade eder.Sakin sakin olmazsa, sesini yükseltir, olmadı tabak çanak devirir.Çok daral gelirse alır ceketini çıkar.Tabi bu sırada kız tarafının da eli armut toplamaz, Malazgirt Meydan Muharebesi bi daha yazılır.Bu lafı söyleyen bir adam bulmuşsanız çok nadir bir parçaya bakıyorsunuz demektir.Bu tip durumlarda, becerebiliyorsanız eğer, kendilerini bir süre ellemeyin, bi kaç gün sonra o sizi zaten bulup "olmayan sorununu" anlatacaktır.

Dedim ya, ben demiyorum MSN diyor.

Russian Cindrella


Ruslar, kız cocukları mevzuyu erken cozsun diye 40 yıllık masalları bile degistirmisler.

Artık Cindrella ayakkabısının tekini bırakmıyor, onun yerine Prens, Cindrella'ya bir "hediye" bırakıyor.

19 Nisan 2010 Pazartesi

Büyük Jüri

Kıyamet diyorlar ya hani , 2012 filan.Hah..geliyor sanırım o.Elin yanardağı bile kaçmaya çalışıyor.Oflayıp puflarken dağıtıyor hepimizi.Aklı olan insan evlatları bunu erken idrak eder.

Bu vesileylen BB işi bırakır, en güzel yer yarılması+gökyüzünün yere inmesi+dev tsunamilerin krema misali yerküreyi kaplaması nerede yaşanacaksa oraya yerleşir.Tek katlı plaj kenarında verandası olan bir ev alır.Sabahtan akşama kadar meyva, çikolata,tatli, mojito eşliğinde gününü gün eder.10,5 şiddettindeki deprem başlayıp bir taraftan incecik bir boru sesi duyulduğu esnada fazla şekerden çürümüş dişleriyle gülümser ve mojitosundan son bir yudum alır.Ayağındaki louboutinlerine bir öpücük kondurur ve verandasından öne doğru yürüyüp kendi payına düşecekleri beklemeye başlar.Boarding başlamış, yolculuk uzun, check-in için de çok beklemese bari.

Öleceksek tam olsun.Bok yoluna bi duvarın altında böcek gibi ezilmeyelim.

Ben bişey demiyorum artık

Bobiler

16 Nisan 2010 Cuma

Yaz bana gelsin

Benim moda, kıyafet , ayakkabı ve bilumum yazmamdan nefret eden bir grup var, onlar kendilerini biliyor.Ama hasta oldum ben buna.Bu yuzden yazacaaam işte, yazacaaam.

Çok güzelsiniz, tam yazlıksınız.Hele bi de pembenizi yaparlarsa dayanamayıp 200 € verirmiyim size acıba?

Doktor bu ne??


La Duree demişken..

Yukarıdakinden haberi olan var mı? Makaron delisi BB, ünlü La Duree makaronlarından yemek için ölüp ölüp biterken, şimdi de Yazbukey & La Duree istiyor.Valentine's Day için yapılmış.Kel alaka bir yabancı blog un kel alaka bir ne giydim postunda kadraja girmiş nasıl olduysa.Doğru mu görüyorum diye tekrar tekrar okudum kutunun üzerini.Hiç bir yerde rastlamadım, duymadım. Ben mi duymadım, yoksa çok mu sessiz sedasız oldu bitti?

Bi de..
Muhteşem görünmüyorlar mı?
Emel Kurhan muhteşem bir kadın değil mi?

Sevgiliye acık cagrı


Totem yapıyoruz macları izlemiyoruz.O kadar totem yapıyoruz ki evindeki lig tv yi iptal ettirecek duruma geldik.Ama noolur Manisa macına gidelim.Cok gitmek istiyorum , cidden bak..Tek başıma gidebilecek olsam senin totemine mani olmiycam.İstersen senin gözlerini kapatırız, bi nevi sen izlemeyerek totemine devam edersin.

Pankart yaptırıp dagıtıcam herkese valla :(

15 Nisan 2010 Perşembe

Strawberries, cherries and an angel's kissing spring


Pek bi sakinim di mi bu aralar?

Kendimi başka seylere adadım da ondandır :) Mesela arkadasımın sözünde çektiğim ama bilgisayarda beni bekleyen fotoları editledim.Gerçi o biraz da utançtan oldu.Kızın nişanı haftaya, ben hala söz fotolarını vermedim.İğrencim.Apartmanın önünde biten sarı çiçeklerden kocamaaan bi demet yapıp kitaplığımın üzerine koydum.Yerlerini yadırgadılar sanırım, çok fena dökülüyorlar.Dün akşam ilk defa Trivial Pursuit oynadım, çok sevdim, bi de kendi içimdeki çelişkiler yüzünden kendi kafamı karıştırıp doğru cevabı bile unuttuğumu anladım.Madam Butterfly deme cesaretini gösteremediğim için alamadığımız bir pasta dilimi bi anlamda oyuna maloldu.Çikolata diye aklımı yedim.Aklımı yemekle kalmadım aynı zamanda buzdolabında ne var ne yok yedim.Yeni bloglar kesfettim,yeni sitelerde gezdim, artık fedoramı almanın vaktinin geldigini anladım.Keman dersi alacak bir yer buldum, carsamba aksamlarımı da doldurdum.Yaz geliyor onu anladım, bi mutlu oldum, bi mutlu oldum..:)

Fotoyu da aldıgım Mrs Lilien icimi acıyor, herseyi ama herseyi alasım geliyor.

Multitap


Var mı duymayan?
Benim favorim Kirli Sepetim.

Dinlemek için burdan buyrun

13 Nisan 2010 Salı

This is a man's world

İbrahim Ortaç abimiz yazmıs, kadın olsa nasıl olurmus.Bence cok ilginc bir kadın olurmus:)
Peki BB erkek olsa nasıl olurdu? Buyrun burdan yakın;

-Fena olmayan bir işi olurdu.Hep daha iyisini isteyen hırslı yapısı , kadın olmasının getirdigi kırılganlık ve acıma duygusu cıkarıldıgında öne cıkar, bu nedenle de işinde illaki basarili olurdu.Ezer geçer, gerektiğinde siler atardı.

-Kesin çok şık bir adam olurdu.Zegna takımlar, Canali ceketler, el yapımı ayakkabılar, Burberry trenckotlar..Off, servet degerinde bir dolabı olurdu.En azından olsun diye uğraşırdı.Marka alamazsa da iyi giyinirdi, cok da hos gorunurdu.Baklavalı çoraplara takıntılı olurdu.Yüzlerce çorabı ve kravatı olur, iç çamaşırlarını annesine ya da sevgilisine aldırmaz, kendisi alırdı.Mutlaka atkı kullanmaya çalışırdı.Abidik gubidik renklerden uzak durur, ağır ve soğuk denebilecek bir havası olurdu.

-Yuzune, gozune bakım yapar, sacları dökülmesin diye kafasına ne bulursa sürerdi.Baktı ki çaresi yok, dökülecek, erkenden kısacık kestirir, uzatıp uzatıp alemin maskarası olmazdı.Herkesin kullanmadığı bir parfümü arar, bulur onu kullanır, kimselere de ne kullandığını söylemezdi.Manikür kesin kesin yaptırır ama gay imajı vermemek için de ipin ucunu kaçırmazdı.Ayrıca hiç bir koşulda, Pantene kızları gibi saçları olsa da , saçlarını uzatmaz tıraşına hep çok dikkat ederdi.

-Borc, harc illaki iyi bir arabası olurdu.Simdi de oldugu gibi 3 kurus parası olsa ev degil araba alacagından, orta klasmanın uzerinde, muhtemelen siyah, aile arabası gorunusunden cok uzak bir arabası olurdu.

-Deliler gibi gezerdi.Butun dunyayı gormeye calısırdı.Bu güdüsü, kadın halinde de son derece mevcut ama ömr-ü hayatında kendisi kadar gezmeyi tozmayı seven bir dişiyle daha karşılaşmadığından, tek başına gezmek de bir yere kadar cazip olduğundan, erkek haliyle kendi gibi düşünen daha çok kanki bulur, illaki daha cok gezerdi.Hiç olmadı, kandırır öyle götürürdü."Abi Rusya'da çok güzel vodka varmış, İspanya'da Galatasarayımızın maçı varmış, İtalyan kızları pek bir güzelmiş, Ibiza'da efsane partiler oluyormuş" dedikçe onunla gezmek için can atan bir grup erkek illaki bulurdu.

-Bir üstteki maddeye istinaden; çok koyu Galatasaraylı olurdu.Aynı şimdi olduğu gibi..

- İyi yemek sever, iyi şarap sever, sadece akşamüstü güneşi batırıp keyif yapmak için tüm gün yol gidebilirdi.Gece çıktığında 5 yaşındaymış gibi dansetmez, çalan şarkılara elleriyle klip çekmezdi.Gelen geçen her kıza "yavrum yirim seni" bakışı atmaz, birini beğendiyse de kastırmadan bir şekilde mevzuya girerdi.

-Genel kültürü yüksek olurdu.Okumayı sever,çok bilgisi olur ama yerli yersiz atlayıp bilgisiyle öne çıkmaya çalışmazdı.

-Hastalanmadığı için çok şanslı olduğunu düşünür her ay şükrederdi.Yazın rahat rahat denize girer, kenarda kıvranan kız arkadaşına "sen de gelsene" densizliğini yapmazdı.Çocuk doğurmadığı için ayrıca şükreder, doğumhane kapısında beklemeyi çocuk doğurmakla mukayese etmezdi.Sünnet denen 2 dk lık operasyonu 50 sene durup durup "ama biz de sünnet oluyoruz ühühüüü" diye dillendirmezdi.

-One night stand leri pek olmazdı.Cok gezer, cok tozar, cok sevgilisi olur ama aldatmazdı.Sevgilisi olduğunda da ufak jestlerle onu mutlu etmeye çalışırdı.Ne de olsa kadın mutluysa erkek de mutlu..Kendine asla "kaşar" tabirinden kız arkadaş seçmez, onlar ona yanaşsa da kısa süreli de olsa takılıp başına sardırmazdı.Hastalık kapma ihtimalini gözönünde bulundururdu.Özgürlük duygusu ağır bastığından, zor evlenir, zor cocuk sahibi olurdu.Karısını iyi seçer, çocuklarını onun yetiştireceğini unutmaz, onu da el üstünde tutar, üzmez, iyi bir adam olurdu...Ya da bana öyle geliyor.Ne de olsa bu yazıyı kadınlık hormonlarımın baskısı altında yazmaktayım.Bu hormonlar bu bünyeden çıkarıldığında ortaya yazdığımın tam tersi bir durum çıkabilir tabi.Allah baba bilmiş de mi beni dişi yaratmış acaba?

12 Nisan 2010 Pazartesi

Seç, Beğen, Al

Bugün böyle bir sıkıntı , bir sıkıntı..

Tatil bitti diye midir, yoksa pms nedeniyle midir pek bilemiyorum.Akşama pilates var malum, belki geçer sıkıntım.Şöyle bir de limonata olsa, yanında armutlu bademli kek.Güneş batsa, ben balkonda olsam.Hava sıcacık olsa, deniz dümdüz...

Bu arada Ayşegül'ün babası aradı az önce.Dokuz Eylül Hastanesi'ne geçmesi gerekiyormuş ama kimse yardımcı olamıyormuş. Biliyorsunuz , torpilsiz olmuyor bu işler.Ben tıkandım kaldım.Var mı yardımcı olabilecek olan?

Tekrar tekrar söylenmez ama maneviyatınızı eksik etmediğiniz gibi maddiyatınızı da eksik etmemeye çalışın lütfen.
.

Ayar Lazım

Bu pazar maçı izlemedik , totem yaptık.Öyle totem , böyle totem bi amuda kalkmadığımız kalmıştı, bi de bunu deneyelim dedik.Tuttu mu? 4 köşesinden tuttu hem de.

Gerçi izlemediğim iyi olmuş, dayanamazdım "taraftar" denen ahalinin yaptıklarına.Neyin peşindesiniz allah aşkına? 23 yaşında, gencecik bir futbolcunun, takımımızın kaptanının, fener maçında sakat sakat oynayan bir adamın sevgilisiyle gezip tozması mıdır size batan? İngiltere hayalleri kurması mıdır yoksa? Islıklamakla ne elde ediliyor? Rakip takım bile öyle ıslık görmemiştir o stadda.Metin Oktay'a yapılan saygısızlığı hiç anlatmıycam artık, tüy dikmiş mevzuya.

Ayıp ediyorsunuz.Daha lig bitmedi.Bugun ıslıkladığınızı yarın hangi yuzle tribüne cagıracaksınız? Kantarın topuzunu kacıran sözde taraftara ayar lazım bence.

Ağlıcam Şimdi



Footballove saolsun

Çok gurur duydum ya.Valla...

9 Nisan 2010 Cuma

Sana diyorum yeğeeenn

İğrenç bir raporun göbeğindeyim, telefonum titriyor.Arayan no yerinde Blocked yazıyor.Alla alla, açalım bakalım;

-Alo
-Merhaba !!
-(Ben bu sesi tanıycam amaaaa)...Meraba??
-Ben Kenan İmirzalıoğlu.
-:S..Bismillahiirra..
-Duyduğuma göre sen de benim gibi pepsiciymişsin.
-Diilim aslında ama..
-Şimdi şu kadar pepsi aldığında şu kadar kontör bedava.Çok yakında pepsi reklamlarında görüşmek üzere.

Benden duymuş olmayın, Ezel pepsici olmuş."Anacım" diye reklam yaparak imajlarını "nerelere" çektiklerinin farkına varmış olacaklar ki, kültürümüz delikanlılarından Ezel'i pepsici yapmayı deniyorlar şimdi de.Seda'ya "pepsieaa yaşşatırrrr senniii, pepsieaa" diye şarkı söyleten reklam insanları, Ezel'e de dayıyla beraber şiir okuturlar artık.

-Maksat içmek değil yeğen, maksat ne içtiğini bilmek.Bir kez içtinmi , geri dönüş yoktur artık.

8 Nisan 2010 Perşembe

İstersem nelere kadirim, dene de gör güzelim

Eskiden derdim ki, iş hayatında her ne kadar saygısız adamlar olsa da , sen hal ve tavırlarından ödün vermemelisin.Misal; adam sana Günaydın bile demeden dann diye başlayarak mail yazmışsa, cevaplarken "Günaydın Hattori Bey" diye maile başlamalısın ki senden feyz alsın.

"Eskiden" dedim bu arada dikkat ederseniz.6 senelik iş tecrübesinden sonra kaşarlandım sanırım, adamına göre muamele nedir köküne kadar biliyorum artık.Kibar, beyfendi adamlarla Günaydın, İyi günler, İyi çalışmalar şeklinde anlaşırken, öküzoğluöküzlerle onların anlayacağı dilden konuşuyorum.

Birincilik ipini göğüsleyen müşterim, bir süpermarket zincirinin satınalma direktörü.Kendisiyle 1 seneden fazladır çalışıyor olmama rağmen henüz telefonla görüşme şerefine nail olamadım.Açmıyor adam telefonlarını, alerjisi var heralde.Yüzyüze tanışmadan önce, telefonla ulaşamadığımda "ah yazııık, bak ne yoğun çalışıyorlar" diyordum.İşin boyutu tanıştıktan sonra değişti.Adam bildiğin keyfinden açmıyor o telefonu, lak lak yapmaktan telefonla konuşmaya zamanı kalmıyor.Cisco IP'lerde cep telefonu gibi kim aramış butonu var.Bir kez bile kontrol etmediğine eminim.Maillerde de çok farklı değil durum.Senin yazdığın kibar, "rica ederim" le biten maillere 3 gün sonra hitap cümlesi vs olmadan "bakarız" mealinde dönüyor adam.Delirtiyor beni, hiçbir işimi yapmıyor.Dedim bu böyle olmayacak.Oturdum aynı onun dilinden bi mail attım ona.Hitap etmeden dangadanak girdim maile, "bakarmısınız" demedim "bakın, bekliyorum" dedim, iyi günler demedim, adımı yazdım maili bitirdim.Anaaa..15 dk sonra cevap geldi.Demekki neymiş?? İş hayatında ciddiye alınmak istiyorsan, adamın anlayacağı dilden konuşacakmışsın.Hele kadınsan ve karşında bir hanzo varsa elinden geleni ardına koymayacakmışsın.

Aynı şeyleri depocuyla, kamyoncuyla ve bilimum mavi yaka adlandırabileceğimiz ahaliyle de yaşıyorum.Bir, kadınım ya , adama göre bu dünyaya yanlışlıkla gelmişim.İki, her ne kadar 29 yaşımı sürüyor olsam da 25'ten fazla göstermiyorum.Yani onun yarı yaşında yeni yetme bir çömezim.Üç, sizli bizli konuşuyorum, rica ediyorum.Hayatında tuzu isterken bile lütfen dememiş bi adamdan rica ederek birşey istediğinde doğal olarak adam flemenkçe konuşuyormuşsun gibi bakıyor suratına.Hiç bir işini yapmadığı gibi raporlama yapılması gerektiğinde seninle alakası olmayan başka birine sırf erkek diye bilgi veriyor, ben sorduğumda "ama ben Maradona Beye bilgi vermiştiiiimm" diyor.Haaaa...Demek öyle...Buyrun BB the Bitch hizmetinizde.Depocuyu arayıp "yap, bana bilgi ver" diyorum, kamyoncuya "şöförüne söyle arasın beni" diyorum, "siz" kipini lügatımdan ebediyyen çıkarıyorum, lütfen demeyi aklımdan bile geçirmiyorum.Ve nooluyor? Kazanan ben oluyorum.Neymiş??? Herkesle anladığı dilden konuşmak makbulmüş.

Bir de bunun özel hayata uyarlanmış versiyonları var ki bunu daha sonraki postlara saklıyorum.Zira, ünlü bi takımın futbolcusu olan ve sabahlara kadar içip İbo dinleyen, naralarıyla camları zangırdatan, leydi okullarında hoca olabilecek kadar kibar karşı komşumla ilgili bir konuşmaya başlarsam, beni susturamayabilirsiniz.

7 Nisan 2010 Çarşamba

Müzik ruhun gıdası

Carly Comando-Every day

Aşık oldum ..

PS.Tenk yu beybi

Hıncal

Miniminnacık bir blogger koskoca bir kose yazarını , bir duayeni nasıl elestirir diyeceksiniz asagidakini okurken, biliyorum.Simdiden soyliyim o zaman; elestirme yok bu yazıda.Serzenis var, uzuntu var.

Ben okurdum eskiden Hıncal Uluç'u.Sırf onun icin sabah gazetesi aldıgımı bilirim.Hele haftasonları süper olurdu Hıncal'ımın tam sayfa keyfi.Gel gelelim, milat nedir tam kestiremesem de kalp ameliyatından sonra olduğunu tahmin ediyorum, bi haller oldu Hıncal Uluç'a.Agresifleşti, iki ayrı uçta, genelde de negatif uçlarda gezinmeye başladı.Aşırı eleştirel oldu.O kadar çok çemkirmeye başladı ki, ciddiye alamaz oldum yazdıklarını.Sağolsun basınımız seviyor Hıncal'ımı gaza getirmeyi, konuşturmayı.Öyle laflar ediyor ki illaki anasayfada yer alıyor.Galatasaray'lı olmasına rağmen,takımının kötülüğünü ister gibi eleştiriyor bu aralar.Can yakmak için konuşuyor, toz kaldırmak, düzen bozmak için.Halbuki en çok iyiliklere , yapıcı eleştiriye ihtiyacımız olduğu zaman şu an.Boşuna demiyoruz "iyi günde, kötü günde.."diye.Yapılan roportajın tamamını buradan okuyabilirsiniz.Ben bi kaç satırbaşı vermek istedim sadece;

-Bu takım küme düşer.

-Rijkaard Galatasaray ile alay etti.Bu adam küstah.Bu adam futbolu bilmiyor.

-Adnan Polat Rijkaard'ın arkasındaysa, derhal Galatasaray başkanlığından düşürülmelidir.Kulübü seven kongre üyeleri derhal imza toplasınlar, olağanüstü kongreye gitsinler.Adnan Polat'ı haysiyet divanına sevketsinler,ihraç etsinler.

-Galatasaray'ı Adnan Sezgin yönetir.Adnan Polat, Adnan Sezgin'in oyuncağıdır.

Eskiden Hıncal'ımın yazılarını okurken arka fondan kahkasını duyardım, şimdi sadece bağrış çağrış kavgalar duyuyorum. Okurken kulaklarımı tıkayamadığım için de maalesef okuyamıyorum.

Vogue Türkiye


6 Nisan 2010 Salı

Vanity

is definitely not fair!!

Güneşe hasret

İnanıyorum sana.Belki de sensin ic sıkıntımın alevini çakan.Olacak, biliyorum.Bu sene değil belki ama zamanı gelecek.Şu toz, toprak, fırtına bi geçsin, daha iyi olacak herşey.

Güneşli günler yakın
Biz inandık, siz de inanın

Anna, gitsek mi senle biraz??

Bu ara bi garibim canlarım.Sinirliyim,huysuzum,hayır hastalanmam yakın değil.Kendi kendimi "yediğin önünde yemediğin arkanda, derdin ne beee" diye pataklayasım var.Yayınlanmamak uzere yazdıklarım, yayınladıklarımdan fazla.Herkes beni terketse gitse umrum olmayacak."Ziktirin gidin, ben yanlız da kalırım, size kalmadım ulannn" diyecek durumdayım.Durum boyle vahim iste.

Ayakkabı alsam..yok ı-ıh , onu hep yapıyorum, bi fayda sağlamaz.Pilatesi arttırsam,hmmm, belki...Totomun acısından kendi gereksiz ic sıkıntımı unutabilirim muhtemelen.Evimi yeniden dekore etmek üzere iç kıpırtılarım mevcut, bunlara karşılık verebilirim mesela.Forum Kitchenette'i yeniden dekore etmisler gordunuz mu? Hah, tam ordaki berjerlerin buz mavisini yaptırasım var.Fotolarımdan bi iki tanesini tuvale bastırıcam 10 aydır falan.Neyi bekliyorum, ben de bilmiyorum.Bi de, biraz uzak bi yerlere gidebilsem, Bodrum mesela.Nisan gunesi, sezlong, sıyrılmıs kot sort, limonata,gunes gozlukleri..Soyle iki gun, kitap okusam , baska bisey dusunmesem filan.Ne onun dıdısı, ne bunun zıvırı...sadece ben ve Anna Karenina , bi kac gun takılsak birlikte..

Bahar carptı beni.Topraklar kazılıyormus da ondanmıs.Oyle der annem.Orjinal ruyaların sebebi de buymus, canına pencere acma isteginin de.